İmar planlarını ve imar aflarını standardına uygun yapmayıp, kesilen ormanları, derelerin üzerine yapılan evleri görmeyip, sel baskınlarını iklim değişikliği ile açıklamak ne kadar mantıklı?
Fabrikaların atık sularına müdahale etmeyip; mavi, pembe, mor, siyah akan dereleri görmeyip, susuzluğu iklim değişikliğiyle açıklamak ne kadar mantıklı?
Sıcak atık sularını denizlerimize bırakan fabrikaları ıslah etmeyip, buna rağmen “küresel ısınma var” demek ne kadar mantıklı?
HES’lerin suya, ormana ve tabiatta tahribatını hesaplamadan iklim değişikliği kanunu çıkarmak ne kadar mantıklı?
Filtresiz bacalarından siyah ve gri dumanları çıkaranlara müdahale etmeyip “dünya ısınıyor” demek ne kadar mantıklı?
Denize dökülen çöpleri, ormanlara dökülen inşaat molozlarını görmeyip iklim değişikliği kanunu çıkarmak ne kadar mantıklı?
Otorite düzeyindeki bağımsız bilim adamlarının iklim değişikliğinin abartıldığına dair deneysel makalelerine rağmen, “hayır efendim var” demek ne kadar mantıklı?
Birleşmiş Milletlerin, G7 ve G20’lerin, AB’nin bu güne kadar dünyaya yaptığı yanlışları görmeyip, “bu kanunu çıkaracağız demek” ne kadar mantıklı?
Sözde iklim değişikliğini, ısınmayı, karbon salımındaki artışı bunca görmemezliğe rağmen; ineklere, mandalara, koyunlara, keçilere, bu gidişle ördeklere, tavuklara, kazlara, kedi ve köpeklere fatura etmek ne kadar mantıklı?
Bunca kirletmeyi görmeyip, hayvanları telef ederek su tasarrufu sağlamak, karbon salımını azaltmak ne kadar mantıklı?
“İklim kanunu çıksın da varsın olsun yapay et yerim, böcek yerim” demek ne kadar mantıklı?
Bu Kanun için TBMM Dilekçe Komisyonu’na itirazları içeren yüzbinlerce dilekçe yazılmışken, küresel kreditörleri memnun etmek uğruna milletine kulak vermemek ne kadar mantıklı?
Büyük bir çığ geliyor. Ev hapisleri, kapanmalar, seyahat kısıtlamaları, salınan karbona göre yaşam hakkı tanınması, kontrol edilebilir dijital para, tarımda ve hayvancılıkta yeni kotalar, gıda sıkıntıları, açlık krizleri, yeni hastalıklar, depresif ve mutsuz kalabalıklar… Bunlar asla fütürizm değil.
Uyarıda bulunan milyonlara rağmen, ithal ve tek dünyacı küresel misyonlarla el ele tutuşmak ne kadar mantıklı?
İçerisinden yasama, yürütme ve yargısını çıkaran bir toplumu, önce ahlak ve maneviyat diyerek; çevre, iklim, iktisat ve sorumluluk bilinciyle okullarımızda eğitemeden, sadece bir Kanun ile çözüme ulaşmaya çalışmak ne kadar mantıklı?
Ne kadar mantıklı? Ekim ayında Meclis’in açılmasıyla hep birlikte göreceğiz.