Hakaret etmeye, iftira atmaya ne kadar meraklısınız?

Hakaret etmeye, iftira atmaya ne kadar meraklısınız?
Yayınlama: 06.02.2024
A+
A-

Gazeteci-Yazar Serdar Arseven,  Milat Gazetesi’ndeki yazısında anlamlı mesajlar verdi:

Dil meselesi.

Birbirlerimizi kırmaya, hakaretleşmeye, had bildirmeye, alaya almaya, küçük görmeye, ezmeye ne kadar da meraklıyız değil mi?

Biz Müslümanlar!..

Kur’an ve Sünnet âşıkları!..

 

“Kaba, katı kalpli olsaydın, dağılıp giderlerdi!”

Miraç gecenizi tebrik ediyorum, kıymetli kardeşlerim.

Gelin, bugünlük politikadan uzak kalalım.

Kalbimizden geçenleri yazalım:

Dil meselesi.

Birbirlerimizi kırmaya, hakaretleşmeye, had bildirmeye, alaya almaya, küçük görmeye, ezmeye ne kadar da meraklıyız değil mi?

Biz Müslümanlar!..

Kur’an ve Sünnet âşıkları!..

Rabbim’in emri ne?

Apaçık:

“Sen onlara sırf Allah’ın lütfettiği merhamet sayesinde yumuşak

davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılır, giderlerdi.”

(Âl-i İmrân/159)

Ve sünnet:

”Sevdiriniz nefret ettirmeyiniz, Müjdeleyiniz korkutmayınız, Kolaylaştırınız zorlaştırmayınız”

-Hz Muhammed(s.a.v.)

“Hayır şeyler konuşmak sükûttan iyidir, sükût da kötü şeyler konuşmaktan iyidir.”

-Hz Muhammed(s.a.v.)

X

Bugüne kadar söylemedim diye pişmanlık duyduğum pek olmamıştır, genellikle “Söylemeseydim iyiydi!” diye düşünmüşümdür.

Söz ağızdan çıkmadan o senin esirin olur, çıktıktan sonra sen onun!

Kırdım mı, kırılırsın.

Kıran kırana bir toplum olur içinde yaşadığın!

Önce kalpler kırılır, sonra da kafalar!..

İnsanlar, çıkarları gereği ilişkilerini devam ettirseler de birbirleriyle…

Gönüllerinin bir yerlerinde tutarlar, kırgınlıkları.

Kırık vazo eskisi gibi olmaz, izler kalır.

X

İslâm bize çok yakın, biz ise İslâm’a çok uzak!

Yaratılanı Yaratan’dan ötürü sevmek…

x

Hemen yargılıyor ve hükmü yapıştırıyoruz.

O insan nasıl yaşamıştır, nerelerden gelmiştir, başından neler geçmiştir…

Bunları hiç hesaba katmadan, kendimizi kafadan “Güzel ve müjdelenmiş insan!” mertebesine çıkartarak…

Nefsimizi ilâhlaştırarak…

Kibirlenerek…

Had bildiriyoruz, anında!..

“Vur, kır, parçala, buradan çıkartma!”

Kimbilir nelerin acısıdır, çıkarttığımız…

Çocukluktan kalma hınçlarımızın mı, yetersizliklerimizin mi; nelerin intikamıdır!..

Eşinden şiddet görenlerin acısını çocuklardan çıkartmaları gibi, gücü yeten yetene!..

Adil değiliz, asla!..

Merhametli olmayınca, adil de olunamıyor.

Rahmetli Enes Evlâdım, ne merhametli insandı.

Yardıma muhtaç insan, hayvan, bitki, ne görürse el uzatmaya çalışırdı.

Hastaneye düşen bütün akrabalara refakatçi olmak için can atardı.

Onun çok farklı dünya görüşlerindeki arkadaşlarından bazılarıyla konuşuyorum.

Hepsinin söylediği bir:

“Çok güzel insandı.Hiç kırmadı bizi!..”

X

Merhum Enes, söyleyeceğini söylemedi mi?

Elbette söyledi.

Tebliğ etmedi mi?

Elbette etti.

Kırmadan, dökmeden, karşısındakini “aptal” yerine koymadan, muhatabının ruh halini, idrak seviyesini, kalıplaşmış yargılarını gözden uzak tutmadan.

Tebessümle.

Karşı tarafın söylediklerini can kulağıyla dinleyerek…

Ona kıymet vererek, saygı duyarak…

Gözlerinin içine bakarak…

Anlamaya çalışarak…

Kırmadan, dökmeden…

Saygı ve sevgi diliyle.

x

Adalete giden yol, merhametten geçiyor.

O da sevgiden, sevmeyince olmaz.

Beyin bir yere kadar, iş kalpte bitiyor.

İkisi el ele verince, gönül kırıp durmayı telkin eden nefsin freni sağlamlaşıyor.

Oraya buraya çarpmıyorsun kamyonu!

x

Biz, birbirimizi seviyor muyuz?

Merhamet ediyor muyuz?

Birbirimizin iyiliğini diliyor muyuz?

X

Riya boğar insanı!..

Her şeye, her kişiye “maddi menfaat” gözlüğü ile bakarsan, güzellikleri görmez olur gözün.

Bugün göklere çıkarttığına, işine gelmediği gün hakaret edersin.

Ölçü meselesi.

Vasat ümmet!

Bizde “vasat” kelimesine olumsuzluk yüklenir.

“Vasat” olabilmek, ne güzeldir oysa.

“İşte böylece, siz insanlara şahit olasınız, Peygamber de size şahit olsun diye sizi aşırılıklardan uzak bir ümmet yaptık!”

(Bakara/143)

“Vasat ümmet.”

İfrat ve tefritten, yani aşırılıklardan uzak…

Doğru, dürüst, adil, dengeli, ölçülü, sağduyulu…

Vasat.

Kendimizi aramak ve bulmak…

“Ne varmış ki bende!” kibriyle devam edersek…

Çok kalpler kıracağız daha…

“Hesap günü”nü hesaba katmadan.

Küçük hesapların peşinde…

Nefsimizin emrinde!

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.