Yeniden Refah Partisi İstanbul Milletvekili Doğan Bekin, Mescid-i Aksa’ya sinagog inşa etmek istediğini söyleyen Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’e ve ” Gazze‘de olduğu gibi Batı Şeria’daki Filistinliler de yerinden edilmeli” diyen İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz’a tepki gösterdi. Bekin, “Batı toplumunun, bu kaotik denklem ve insanlık dramı karşısında nerede ve nasıl duracağı ve hangi politik yolu izleyeceği ne yazık ki hala belirsizliğini korumaya devam etmektedirler” dedi.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Doğan Bekin, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında siyonist İsrail’e tepki gösterdi.
Bekin açıklamasında, “İsrail, Gazze soykırımını Batı Şeria ve Kudüs’e yayma çabasında’ diyerek şu ifadeleri kullandı.
“Açıkça provakatif bir eylemdir”
“Filistinlilere yönelik ırkçı ve ayrımcı söylemleriyle tanınan Yahudi Gücü Partisi lideri Ulusal Güvenlik Bakanı Ultra Ortodoks Itamar Ben-Gvir’in, polis korumasında şiddet yanlısı fanatik Yahudi yerleşimcilerle birlikte Mescid-i Aksa’ya gidip; ‘Mescid-i Aksa’da bir sinagog inşa etmek istediğini’ açıklaması açıkçası provakatif bir eylem olup , tüm Müslümanların vazgeçilmesi ve kutsalı olan Kudüs’teki kutsal mekanların statü ve kimliklerini değiştirmeye yönelik çok tehlikeli bir yaklaşım tarzıdır.
Şüphesiz ki Mescid-i Aksa, tüm Müslümanların ilk kıblegâhı ve öz vatanı düzeyinde (madrepatria- motherland) bir konuma sahiptir. Ben Gvir’in, Donkişotvari ısrarlarla bu kutsal mekânı ‘Tapınak Dağı’ (TampleMount) bileşkesi olarak görmeleri karşısında sessiz kalınması, buradaki Filistinlilerin egemenliklerinin erozyona uğramasına neden olmaktadır.”
“Tüm Müslüman ülkelerin somut ve tutarlı tepki ortaya koymaları gerekir”
“Ulusal Güvenlik Bakanı Ultra Ortodoks Itamar Ben-Gvir’in, Mescid-i Aksaya yönelik inanç özgürlüğünü ortadan kaldırmayı amaçlayan ve kutsal mekanları hedef alan sinsi politikaları hiç şüphesiz bölgesel güvenlik ve istikrarı ortadan kaldırmaya yönelik sinsi bir çıkıştır. Ben- Gvir’in Mescid-i Aksa’ya yönelik kışkırtıcı söylemleri karşısında suskun kalan ve hiçbir tepki ortaya koyamayan uluslararası toplum ve kuruluşların sorumlulukları da elbette ki sorgulanması gerekmektedir. Bu arada Ulusal Güvenlik Bakanı Ben-Gvir’in, Mescid-i Aksa’ya yönelik bu yaklaşımı karşısında, tüm Müslüman ülkelerin somut ve tutarlı tepki ortaya koymaları gerekirken ne yazık ki, bu ülkelerin çoğu Amerikan çıkarları uğruna emperyalizmin bölgedeki yayılmacı emellerine figüran olmakta, bu gibi önemli bir konuda göstermelik davranmakta ve kayıtsız bir tutum içerisinde bulunmaktadırlar”
“Batı toplumunun, nerede ve nasıl duracağı ve hangi politik yolu izleyeceği ne yazık ki hala belirsizliğini koruyor”
“Bu arada tüm dikkatler Ben-Gvir’in Mescid-i Aksa’da sinagog inşaatıyla ilgili kışkırtıcı açıklaması ve Siyonist Netanyahu Gazze’deki son katliamlara yönelmişken, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz’ın; ‘Gazze’de olduğu gibi Batı Şeria’daki Filistinliler de yerinden edilmeli’ açıklaması üzerine Siyonist İsrail yönetiminin, uluslararası hukuk çerçevesindeki sorumluluğunu yok sayarak işgal altında tuttuğu Batı Şeria’da, Cenin, Tulkarm, Nablus ve Tubas’ta aynı anda başlattığı son yılların en büyük askeri operasyonları insanlık açısından iç karartıcı bir durum ortaya koymaktadır. ABD ve Batı toplumunun işgal altındaki Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’de uygulamakta oldukları çifte standartlı politikalar, Filistin’deki haklı gerçeklere dayanan değerler manzumesini alt üst etmeye devam ederken, İslam ülkelerinin büyük çoğunluğu bu gelişmeler karşısında suskun kalmayı yeğlemeleri işgalci Siyonist İsrail’in elini daha da güçlendirmektedir. Batı toplumunun, bu kaotik denklem ve insanlık dramı karşısında nerede ve nasıl duracağı ve hangi politik yolu izleyeceği ne yazık ki hala belirsizliğini korumaya devam etmektedir.”
“AK Parti, D-8 Organizasyonu’nun kuruluş amaçlarına uygun şekilde faaliyete sokulması için çaba sarf etmelidir”
“AK Parti iktidarı, Netanyahu’nun, Gazze’den sonra Batı Şeria’ya yönelik almış olduğu tek yanlı işgal kararını sadece kınama ve telin etmek yerine, Birleşmiş Milletler nezdinde ve uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli fiili adımları atmalıdır. Daha da önemlisi tüm bu sorunların asıl çözümü olan D-8 Organizasyonu’nun kuruluş amaçlarına uygun şekilde faaliyete sokulması için çaba sarf etmelidir. Gazze Şeridi’nden sonra Batı Şeria’da yaşanan vahim gelişmeler karşısında, zamana karşı yarışta inisiyatifi öngören güçlü bir politik iradeye her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Bu bağlamda güçlü bir ‘dayanışma’ içerisinde müşterek hareketle, karşı karşıya kalınan sorun ve güçlüklerin üstesinden gelmek pekâlâ mümkün olabilir. Yoksa küresel ölçekli dayatıcı politikalarla Müslümanlar arasında yaşanmakta kaotik politik çürümüşlüğün, Mescid-i Aksa’ya güçsüzlük olarak yansıması durumunda büyük bir düş kırkılığı yaşanacağı gibi, bundan cesaret alacak olan Siyonist işgal gücünün eylemde şiddetin dozajını daha fazla artırması ve Filistinlilerin haklarına tecavüz etmesi söz konusu olabilecektir.”