Yeniden Refah lideri Fatih Erbakan, “Türkiye’de yıllardan beri yaşadığımız hukuki süreçler, adalet kurumuna güvenin sarsılmış olması dolayısıyla bizim de içimiz rahat değil. İktidarın söylediklerinin doğru olmasını temenni ediyoruz. Siyasi bir süreç değil hukuki bir süreç olmasını temenni ediyoruz. Kayyum atanması yerine belediye meclisinin görevlendireceği belediye başkan vekilinin bu görevi yapması gerektiğini de ifade ediyoruz.” dedi.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, Aylık Olağan İl Başkanları Toplantısı öncesi düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
“Ülkemiz adeta bir korku filmi seti haline geldi”
Türkiye’de son zamanlarda yaşanan vahim olaylara değinerek konuşmasına başlayan Yeniden Refah lideri Erbakan, “Bugün ülkemiz adeta bir korku filmi seti haline gelmiştir. Bu filmde, sokak ortasında işlenen vahşi cinayetlerden, Yenidoğan bebek katliamına ve hatta bebek katilinin Meclis’e davet edilmesine kadar her türlü kan donduran gelişme yer almaktadır. Bu tablo karşısında İktidar, sanki muhalefetteymiş gibi şikayet edip durmaktadır. Milyonlarca vatandaş yoğun bir güven bunalımı içindedir. Milletimiz caddelerde, sokaklarda hatta hastanelerde kendilerinin veya evlatlarının başlarına nelerin geleceğinden endişe etmektedir. Ciddi bir güven problemi yaşamaktadırlar. Marketten aldıkları bir gıda ürünüyle veya bir restoranda yedikleri yemekle ilgili endişe duymaktadırlar. Ciddi bir güven problemi yaşamaktadırlar. İçinde domuz eti mi var? Kanserojen mi? Hijyenik değil mi? Milyonlarca gencimiz geleceğine güven duyamıyor. Okulumdan mezun olsam bile iş bulabilecek miyim, iş bulsam bile açlık sınırının yoksulluk sınırının altında gelirle yaşamımı nasıl sürdürürüm?” diye konuştu.
“En önemli tehdit güven ve ahlak bunalımı”
Türkiye’nin bugün karşı karşıya bulunduğu en önemli tehdidin güven ve ahlâk bunalımı olduğunu söyleyen Erbakan, “Devletin en önemli kurumlarına, bu kurumların yaptığı açıklamalara güven duyulamıyor. TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranına kimse inanmıyor. Yargı kararlarına güven duyulmuyor. Mahkemelerin verdiği kararlarla adaletin tecelli ettiğine kimse inanmıyor. Kamudaki atamalarda mülakatta elenenler bu sonucun adil olduğuna güvenemiyor. Seçimlerde oy sayımında hile yapıldığına dair endişe duyuluyor, seçim kurulunun yapılan itirazlarla ilgili olarak verdiği kararlara güven duyulamıyor Yetki sahibi olduğunda verdiği sözleri tutmayan, Oy hesabıyla, birden bire 180 derecelik dönüşler yapan, bir gün söyledikleri bir başka gün söyledikleriyle çelişen siyasetçiler yüzünden siyaset kurumuna da güven her geçen gün azalıyor. Kimin elinin kimin cebinde olduğunun bilinmediği, ahlaki erozyonun tavan yaptığı bir süreçte, vatandaşlarımızdaki “güven” duygusu da iyice zedelenmiş durumdadır. İnsanlarımızın, güven duyacakları bir iktidara, ana muhalefete, kurumlara, yargı sistemine ihtiyacı vardır. Şeffaf, adil ve ahlaklı bir düzen her insanın ihtiyacıdır, her toplumun ihtiyacıdır.” İfadelerini kullandı.
“Zararlı madde kullanımı korkunç boyutlara ulaşmıştır”
Zararlı madde kullanımının çocuk yaşlara kadar düştüğünü ve korkunç boyutlara ulaştığını söyleyen Erbakan, ” Anayasanın 58. maddesinde ‘Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.’ hükmü yer almaktadır. Ancak maalesef Anayasa’nın böylesine açık bir hükmü bile gerektiği gibi uygulanmamaktadır. Bunların neticesi olarak, zararlı madde kullanımı maalesef çocuk yaşlara kadar düşmüş ve korkunç boyutlarda yaygınlaşmıştır. Öylesine yaygınlaştı ki Şanlıurfa’nın belli bölgelerinde neredeyse her hanede bir bağımlı bulunuyor. Bunun için uyuşturucu ile mücadelenin daha etkili yapılması, cezaların caydırıcı hale getirilmesi şarttır. Kasten adam öldürme suçuna idam cezası getirilmesi, uyuşturucu ile ilgili suçlarda cezaların ağırlaştırılması, uyuşturucu ile mücadelede torbacı kuryeler değil baronların yakalanması, ceza-infaz kanunu düzenlenerek 30 tane suç kaydı olan insanların ortada dolaşmasının engellenmesi şarttır.” dedi.
“2025 yılı bütçe açığı 2 trilyon…”
İktidarın hazırladığı 2025 bütçesini de eleştiren Erbakan, “2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 14,6 trilyon lira olup, bütçe gelirleri ise 12,67 trilyon liradır. Aradaki fark yani bütçe açığı ise 1,93 trilyon lira olup, bu açığın iç ve dış borçlanma ile karşılanacağı ifade edilmiştir. Yani 2024’te olduğu gibi 2025’te de yaklaşık 2 trilyon TL’lik açık ve doğal olarak borçlanma var. Dünya üzerinde tüm ülkeler borçlanmakta ve bunun karşılığında faiz ödemektedir. Evet doğru ancak, diğer ülkelerin borçlanması, Türkiye’deki duruma örnek gösterilemez çünkü geçen sene yani 2024 yılında hükümetin ödeyeceği 2,26 trilyon lira tutarındaki iç ve dış borcun %98,5’i yani neredeyse tamamı yeni yapılan yüksek faizli iç borçlanma ile ödenecektir. Yani hükümet borcunun tamamını yeni borçlarla kapatmaktadır. Bu yetmezmiş gibi, 10 milyar dolarlık vadesi gelmiş borcu çok yüksek faiz taahhüdünde bulunarak 8-10 yıl sonrasına ötelemiştir. Yani ödeyemeyecek durumda olduğu borçları söz konusu olmuştur.” Diye konuştu.
“Hükümet her vatandaşın sırtına 113 bin lira faiz borcu yüklüyor”
Bütçedeki Faiz giderlerinin dar ve sabit gelirli vatandaşlara büyük yük yüklediğini belirten Erbakan,”2024 yılında yapılan 1,3 trilyon lira faiz ödemesi, 2025 yılında %50 artışla 1,95 trilyon liraya yükseliyor. Bu rakam, 2025 yılı bütçe açığına denk bir rakamdır. Diğer bir ifadeyle, eğer bu faiz ödemeleri olmasa, denk bütçe oluşturulabileceği görülmektedir. Bu faiz ödemesini 5 kişilik bir aile için hesap ederseniz; Bir aile aylık 9.428 lira, yıllık ise 113.135 lira faiz ödemiş olacaktır. 2023 ve 2024 yılını ağır vergiler altında ezilerek geçiren vatandaşımız, maalesef 2025 yılını da aynı şekilde geçirecektir. İşte görüyoruz, bütçe harcamaları yüzde 32,7 artarken, vergiler %50 oranında artıyor. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın; 14 Mayıs Genel Seçimlerinin ve 31 Mart Yerel Seçimlerinin hemen öncesinde “vatandaşımıza yeni yükler getirmeyeceğiz” sözünü vermesine rağmen, önce 2023 yılına ‘ek bütçe ekleyerek 2 kat fazla vergi toplamış’, 2024 yılında da aynı yaklaşımını sürdürerek vergileri %200’lere varan artışla toplama yoluna gitmiştir. 2024 yılında net 7,6 trilyon lira vergi toplayacak olan hükümet, 2025 yılında ise yüzde 50 artışla brüt 12,67 trilyon lira, nette ise 11,2 trilyon lira vergi toplamayı hedeflemektedir. Bu vergilerin kaynaklarına bakıldığında ise 2024 yılında olduğu gibi 2025 yılında da “dolaylı vergilerin” oranının “yüzde 65” gibi çok yüksek bir seviyede tutulduğunu görüyoruz. Bu ne anlama geliyor? Bu yıl da israfın, imtiyazlılara yapılacak kıyakların, faiz yükünün dar ve sabit gelirli vatandaşlara yükleneceğini ifade ediyor.” ifadelerini kullandı.
“Maliye Bakanı Şimşek vatandaşa değil imtiyazlılara müjde vermektedir”
2025 yılı beklenen enflasyon oranını açıklayan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yaptığı açıklamaya da tepki gösteren Erbakan, bütçeye göre 2025 yılının imtiyazlılara müjde olacağını belirterek şöyle devam etti:
“2025 yılı beklenen enflasyon oranı OVP’de yüzde 17,5 olarak belirlenmiş olmasına rağmen, vergiler ve ödenecek borç faizi yüzde 50 oranında artırılmaktadır. 2025 Yılı Merkezi Bütçe Kanun Teklifine göre; muaf tutularak tahsil edilmeyecek vergiler 2025 yılında 3 trilyon liradır. Bunun 1,41 trilyon lirasını Gelir Vergisi, 701 milyar lirasını Kurumlar Vergisi, oluşturuyor, yani imtiyazlılara 2,1 Trilyon TL kıyak. 2024’te 1,65 Trilyon TL idi. Görünen odur ki, Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek “2025 yılı, 2024 yılından, 2026 yılı ise 2025 yılında daha iyi olacak” sözünü, vatandaşımıza değil imtiyazlı holdinglere bir müjde olarak söylemiştir. Hükümeti bu vesile ile uyarıyoruz. Derhal bu yanlış ve vatandaş aleyhine olan anlayışından vazgeçmeli, önce imtiyazlılar yerine önce millet anlayışını benimsemelidir. Vatandaşın ne cebinde delikli bir Kuruş ne de gönlünde sabır kalmamıştır. Açık açık ifade ediyoruz. Milletimizin dayanacak gücü ve dermanı kalmamıştır. Bu sebeple, 2025 Yılı Merkezi Bütçe Kanun Teklifi yerine önce millet anlayışını benimseyen yeni bir bütçe TBMM’ye getirilmelidir.” dedi.
“Asgari ücret en az 35 bin lira olmalı…”
Konuşmasının sonunda basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Erbakan, ‘asgari ücret size göre ne kadar olmalı’ sorusunda şu dikkat çeken yanıtı verdi:
” Sayın Özgür Özel’in asgari ücret ile ilgili söylediği rakamı 5 bin lira daha arttırarak bir 35 bin lira demiştik. Bunu da şuna göre söyledik. İki asgari ücret alan bir hane en azından yoksulluk sınırında bir gelire sahip olsun. Çünkü yoksulluk sınırının bugün 70 bin lira olmuş. İki asgari ücret bir haneye girdiği zaman en azından yoksulluktan kurtulsunlar, bu sınıra gelebilsinler. 194 milyar müteahhitlere yapılacak ödemenin en az yarısı fazladan yapılan bir ödeme. Bu sayıştay raporlarında da var. Nasıl paranın fazladan aktarıldığını, nasıl usulsüzlükler olduğunu ifade ediliyor. Bununla beraber şu vergi muafiyetleri, 2,1 trilyon lira, 60 milyar dolar 8-10 tane holdinge vergi muafiyeti yapacağımıza bunu millete verelim. Asgari ücreti tabii ki işveren ödüyor ama bu imkanlarla işverene destek sağlayalım ki, o da bu 35 bin liralık asgari ücretin altında ezilmesin. Dolayısıyla biz de tabii Yeniden Refah Partisi olarak yüzde 20-25’lik bir artışın daha hemen şubat ayında, mart ayında yine açlık sınırının altında kalacağını ifade ediyoruz. Asgari ücretin en azından 35 bin lira seviyesine gelmesi gerektiğini söylüyoruz. Bunun mantığı da iki asgari ücretin en azından yoksulluk sınırı seviyesine gelmesidir. Tabii aynı zamanda 12 bin 500 lirada kalmış olan emeklilerimizin de durumunun iyileştirilmesi ve her zaman söylediğimiz gibi emekli maaşının da en azından asgari ücret seviyesine getirilmesi lazım.”
“Kayyum atanması doğru bir karar değil”
Geçtiğimiz günlerde terör örgütü üyesi olma suçundan tutuklanan CHP Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in yerine kayyum atanmasına ilişkin de konuşan Erbakan, “Tabi Türkiye’de yıllardan beri yaşadığımız hukuki süreçler ortada. İktidar kanadı bu durumla ilgili ‘Elimde çok ciddi deliller var’ diyor. CHP, bunun bir siyasi süreç olduğunu söylüyor. Tabii Türkiye’de yıllardan beri yaşadığımız hukuki süreçler, adalet kurumuna güvenin sarsılmış olması dolayısıyla bizim de içimiz rahat değil. İktidarın söylediklerinin doğru olmasını temenni ediyoruz. Siyasi bir süreç değil hukuki bir süreç olmasını temenni ediyoruz. Kayyum atanması yerine belediye meclisinin görevlendireceği belediye başkan vekilinin bu görevi yapması gerektiğini de ifade ediyoruz.” dedi.
İşte Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan’ın Türkiye ve dünya gündemini değerlendirdiği basın toplantısı…