Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, “Daha düne kadar bırakın Abdullah Öcalan’ı, DEM Parti’ye selam vereni dahi ‘terörist’ ilan eden, 6’lı masaya ‘7. Ortağınız da masanın altına gizlenmiş, o da HDP’dir’ diyen iktidar ittifakının bugün siyasi çıkarları uğruna, koltuk uğruna PKK ve Öcalan’la sıkı pazarlıklar içerisinde olduğu ortaya çıkmaktadır. Ve iktidarın siyasi çıkarları uğruna PYD-YPG tehdidini de görmezden geleceği ve askeri harekattan vazgeçeceği ortaya çıkmaktadır. İktidarın seçim kazanma uğruna içine düştüğü bu durumu milletimizin takdirine bırakıyoruz!” dedi.
Bartın İl Kongresi’nde konuşan Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, AK Parti ve CHP’nin birbirine benzediğini de detaylı şekilde anlatarak “Çare ne AK Parti’de ne de CHP’de, çare Milli Görüş’te, çare Yeniden Refah’ta!” dedi.
“İkisinin de Reçetesi Borcu ve Faizi Vatandaşa Yüklemek”
AK Parti ve CHP arasındaki benzerlikleri detaylı bir şekilde açıklayan Fatih Erbakan, özellikle ekonomi politikaları konusunda iki partinin de yükü vatandaşa yüklediğini belirterek şunları söyledi:
“AK Parti iktidarı ve CHP’nin benzerliklerinden biri ekonomi politikalarıdır. AK Parti iktidarı her sene bütçeden ödediği trilyonlarca lira faizi zam ve vergiyle 85 milyon vatandaşa yüklüyor. İşte son 5 senede vergilere ve cezalara yaptığı %800 ile %1.000 arasındaki artışlar, getirdiği yeni vergiler ortada. Akaryakıta yaptığı zam %700 oranında!
Buna karşın CHP’nin İstanbul’unda ise 2019-2024 yılları arasındaki 5 yıllık dönemde; İBB “metro projeleri” ve “finansman” adı altında yabancı bankalardan 3,3 milyar dolarlık kredi çekti, bu borcun faizi de 16 milyon İstanbullu’ya yapılan hizmetlere zam yapılarak halka yüklendi. Bu dönemde İstanbul’da suya %500, ulaşıma %650, otoparklara %1.000 oranında zam yaptı.
İşte size AK Parti ve CHP’nin ekonomi anlayışı. Aralarında fark yok. İkisinin de reçetesi borçlanmak ve bu borcun faizini vatandaşa yük olarak yüklemek.
“AK Parti de, CHP de Dış Güçlerle İş Tutuyor!”
Erbakan, AK Parti ve CHP arasındaki benzerliklerden birinin de dış güçlerle iş tutmak konusunda olduğunu söyleyerek şu şekilde konuştu:
“AK Parti iktidarı ile CHP’nin diğer bir benzerliği ise dış güçlerle iş tutmalarıdır. AK Parti iktidarı ülkenin 750 milyar dolarlık kaynağını küreselcilere “faiz olarak aktararak”, Türkiye’yi gıda ürünlerinde ve tarımda bile dış ülkelere muhtaç ederek, “İster Batı ister Yahudi sermayesi olsun, öper başıma koyarım” diyerek, “D-8’i canlandırmak yerine AB’nin peşinden koşarak”, “6284 sayılı Kanun” gibi küresel ifsad yasalarını Meclis’ten geçirerek, Türkiye’nin bölünmesine sebep olabilecek “İkiz Yasaları” Meclis’ten geçirerek”, “İklim Kanunu” gibi bir diğer küresel ifsad projesini Meclis’e getirerek, “İsrail’i koruyan Kürecik Üssü”nü kapatmayarak, “Türkiye’deki limanları, boru hatlarını İsrail ile ticarete kapatmayarak”, “ABD’nin İncirlik Üssü”nü kapatmayarak küreselcilerle, dış güçlerle işbirliği içerisinde olduğunu bizlere göstermiştir.
CHP de benzer şekilde, kazandığı belediyelerde ilk iş olarak yabancı bankalardan borçlanıp dış güçlere milyarlarca lira faiz ödeyerek, “Biz de çareyi AB’de görüyoruz” diyerek, “6284 sayılı kanuna” ve İklim Kanunu’na destek olarak, Siyonist İsrail’e değil de, Türk firmalarına boykot çağrısında bulunarak, İmamoğlu ile ilgili olarak yurtdışından yardım talebinde bulunarak, bizlere iktidara gelirse kimlerle iş tutacağını göstermiştir.”
“Her İkisi de Boykottan Medet Umuyor”
AK Parti ve CHP’nin birbirinin kopyası olduğunu söyleyen Erbakan, boykot meselesi üzerinden her ikisini de eleştirerek şu ifadelere yer verdi:
“Ana muhalefet ile iktidarın, birbirinin karbon kopyası olduğu bir mesele de bu. Boykot meselesi. Gerektiğinde her ikisi de boykottan medet umuyor. Yakın zamanlarda iktidar boykot çağrısı yapmıştı. Cumhurbaşkanı, fiyatları kontrol altına almaktan umudunu kesince, çareyi “marketleri boykot edin” çağrısında bulmuştu.
Şimdi yeni bir boykot çağrısı da CHP Genel Başkanı Özgür Özel’den geldi. Erdoğan’ın geçmişteki, Özel’in günümüzdeki boykot çağrılarını doğru bulmadığımızı ifade ediyoruz.
Yerli üretim yapan, sahipliği yerli olan, bu ülkenin ekonomisine katkı sağlayan firmaların boykot edilmesi kendi kendimize zarar vermekten, zaten dibe vurmuş olan ekonomimizi daha da kötü hale getirmekten başka bir şeye yaramaz.
Bu konuda da kim yaparsa yapsın yanlışa yanlış demeye devam ediyoruz. Boykot çağrılarının yanlış olduğunu ifade ediyoruz.”
“Çare Milli Görüş’te, Çare Yeniden Refah’ta!”
Erbakan, “Çare ne AK Parti’de, ne de CHP’de! Çare Milli Görüş’te, çare Yeniden Refah’ta!” diyerek şu şekilde Milli Görüş’ün ve Yeniden Refah’ın önemine dikkat çekti:
“Çifte standartçı uygulamalarla, adamına göre muamelelerle, adaletsizlikle “yaşanabilir” olmaktan iyice uzaklaşan Türkiye’yi “Yaşanabilir TR” haline getirecek olan Milli Görüştür. Paylaşımda Adaleti, Yönetimde Adaleti, Yargıda Adaleti tesis edecek olan Milli Görüştür.
“Önce imtiyazlılar” anlayışı yerine “Önce Millet” anlayışını hakim kılacak olan Milli Görüştür. “Borç-faiz-zam-vergi” ekonomisini ortadan kaldırıp, bunun yerine “üretim-istihdam-ihracat” ekonomisini uygulayacak olan Milli Görüştür. “Önce Ahlak ve Maneviyat” anlayışı ile ahlaki erozyonu ıslah edecek ve sosyal problemleri çözecek olan Milli Görüştür.
“Torpil ve adam kayırma” yerine, “ehliyet ve liyakati” getirecek olan Milli Görüştür. Ekonomik, teknolojik ve siyasi anlamda dışa bağımlılıktan kurtulmuş “Yeniden Büyük TR”yi inşa edecek olan Milli Görüştür. Türkiye’nin öncülüğünde D-60’ı ve sonrasında D-160’ı kurarak, “Adil Bir Dünya”yı inşa edecek olan Milli Görüştür. Milli Görüş bugün Yeniden Refah ile vücut bulmaktadır.”
“İktidar DEM Parti ile Anayasa ve Seçim Pazarlığı Yapıyor”
Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve yeni anayasa tartışmaları üzerinden iktidarın terörle ilişkilendirilen yapılarla pazarlık yaptığına dair iddiaları gündeme getiren Erbakan şu şekilde konuştu:
“PKK’nın taleplerinin yerine getirilmesi karşılığında DEM Parti Anayasa değişikliği sürecinde ve sonrasında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde iktidara destek olacak. İşin özeti budur. Daha düne kadar bırakın Abdullah Öcalan’ı, DEM Parti’ye selam vereni dahi “terörist” ilan eden, 6’lı masaya “7. Ortağınız da masanın altına gizlenmiş, o da HDP’dir” diyen iktidar ittifakının bugün siyasi çıkarları uğruna, koltuk uğruna PKK ve Öcalan’la sıkı pazarlıklar içerisinde olduğu ortaya çıkmaktadır. Ve iktidarın siyasi çıkarları uğruna PYD-YPG tehdidini de görmezden geleceği ve askeri harekattan vazgeçeceği ortaya çıkmaktadır. İktidarın seçim kazanma ve siyasi çıkarlar uğruna içine düştüğü bu durumu aziz milletimizin takdirine bırakıyoruz.
“Çifte Standartlarla Yönetilen Bir Türkiye”
Yargı bağımsızlığına dair kaygılarını da dile getiren Erbakan, farklı siyasi partilere farklı hukuk uygulandığını söyledi. AK Parti dönemine ait yolsuzluk dosyalarının açılmadığını belirterek şöyle dedi:
“Türkiye maalesef bir çifte standartlar ülkesi haline geldi. Muhalefet belediyelerine gelince ayrı hukuk, iktidar belediyelerine gelince farklı hukuk uygulanıyor. Elbette yolsuzluk usulsüzlük kim yaptıysa araştırılsın, yargılansın, gereken yapılsın. Ancak muhalefetin eline geçen belediyelerde AK Parti dönemine ait usulsüzlükler için yapılan suç duyurularıyla ilgili hiçbir işlem yapılmazken, sadece muhalefet belediyelerinin üzerine giderseniz bu adaletsizlik olur, çifte standart olur.
Bir inceleme, bir soruşturma olacaksa, yolsuzlukların üzerine gerçekten gidilecekse bu sadece muhalefet belediyelerini değil, AK Partili belediyeleri de kapsamalıdır!
Bir fiil suç ise herkes için suçtur. Değilse de hiç kimse için suç değildir. Ali’ye gelince suç, Veli’ye gelince suç değil, geç olmaz.
Yolsuzluk mu var? Sonuna kadar gidin. Hırsızlık mı var? En derinine inin. Ama soruşturmalarda da görevden almalarda da yargılamalarda da adaleti terk etmeyin! Çifte standart uygulamayın! AK Partiliye başka, DEM partiliye başka, CHP’liye başka hukuk uygulamayın!
Peki biz şimdi bunları söylerken kimden yanayız? Hiç kimseden yana değiliz. Sadece adaletten yanayız! Hep dediğimiz gibi: Doğruya doğru, yanlışa yanlış!”