Aydal’dan AK Parti’nin ‘Karbon Sertifikası’ politikalarına sert eleştiri: “Ezilen yine fakir fukara vatandaşlarımız olacaktır.”

Aydal’dan AK Parti’nin ‘Karbon Sertifikası’ politikalarına sert eleştiri: “Ezilen yine fakir fukara vatandaşlarımız olacaktır.”
Yayınlama: 18.11.2024
A+
A-

Yeniden Refah Başkan Vekili Prof. Dr. Doğan Aydal, AK Parti hükümetinin karbon sertifikası uygulamalarıyla ilgili ciddi endişelerini dile getirdi.

Aydal, hükümetin bu konuda net bir politika ortaya koyamadığını ve vatandaşların yeni vergilerle yüklenebileceğini belirtti.

“Hükümetin Karbon sertifikası ile ilgili ciddi bir çalışması yok”
Yeniden Refah Partisi Başkan Vekili ve ARGE Başkanı Prof. Dr. Doğan Aydal’ın açıklamaları şöyle:

“AK Parti hükümetinin 2024-2027 dönemi için hazırladığı Orta Vadeli Programın birçok yerinde Karbon sertifikası ve bu sertifika ile bağlantılı birçok cümle kullanılmıştır. Aşağıda kısaltılarak kullanılan cümleler bu cümlelerden bazılarıdır.
“Yeşil dönüşüm sürecinde rekabet gücünü korumak, Sınırda
Karbon Düzenleme Mekanizmasının (SKDM) etkilerini en aza
indirmek ve düşük karbonlu ekonomiye geçişi desteklemek
amacıyla sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yönelik karbon
fiyatlandırma mekanizması tesis edilecektir.”

“Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) ve SKDM sektörlere etkileri
değerlendirilecek, AB düzenlemelerinden etkilenecek sektörler için düşük karbonlu sektörel yol haritaları tamamlanacaktır.”

“Karbon vergisi niteliği taşıyan vergiler gözden geçirilecek ve
tamamlayıcı karbon vergisi dâhil karbon fiyatlandırma
araçlarının kalkınma ve yatırım ortamı üzerinde yol açacağı
ekonomik ve sosyal etkiler analiz edilecektir.”
“Ulusal Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) hukuki altyapısı
tamamlanarak Avrupa Birliği Sınırda Karbon Düzenleme
Mekanizmasına (SKDM) uyumlu bir yapı hayata geçirilecektir.”
“Avrupa Yeşil Mutabakatı ve SKDM’nın sektörlere etkileri değerlendirilecek, AB düzenlemelerinden etkilenecek sektörler için düşük karbonlu sektörel yol haritaları
tamamlanacaktır.”
“Yeşil dönüşüm sürecinde rekabet gücünü korumak, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasının (SKDM) etkilerini en aza
indirmek ve düşük karbonlu ekonomiye geçişi desteklemek amacıyla sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yönelik karbon
fiyatlandırma mekanizması tesis edilecektir.”
“Karbon vergisi niteliği taşıyan vergiler gözden geçirilecek ve tamamlayıcı karbon vergisi dâhil karbon fiyatlandırma araçlarının kalkınma ve yatırım ortamı üzerinde yol açacağı ekonomik ve sosyal etkiler analiz edilecektir.”

Yukarıdaki cümlelere dikkat edildiğinde iki temel fikir ortaya çıkmaktadır. Bunlardan ilki, AK Parti Hükümetinin Karbon sertifikası ile ilgili temel çalışmaların hiçbirini ciddi olarak tamamlamadığıdır. Tamamlamış olsaydı yukarıdaki cümleler ….cektir, ….caktır gibi cek-cak edebiyatı ile bitmezdi.
İkinci temel fikir ise, Karbon sertifikası sebebiyle oluşacak yeni vergilerin ne olduğu ve halihazırda birçok vergi altında ezilen vatandaşlarımıza bu vergilerin ne kadarlık kısmının yansıyacağıdır. Hükümet bu noktada da henüz bir fikir sahibi değildir. Ezilen yine fakir, fukara vatandaşlarımız olacaktır.”

Paris İklim Anlaşması’nın Türkiye’ye maliyeti olacak
Aydal, Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’na katılmasının ülke ekonomisine büyük bir yük getireceğini savundu. Özellikle Türkiye’nin kömür rezervlerinin karbon hesaplamalarına dahil edilmesinin ülkeye ek bir maliyet oluşturacağını ifade eden Aydal, “Malum olduğu üzere Paris İklim Anlaşması 2015 yılında imzalanmış 2016 yılında yürürlüğe girmiş bir anlaşmadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın TBMM’ne kabul edilmek üzere gönderdiği 884506 sayılı metin Çevre ve Dışişleri komisyonlarından anlaşma 1 Ekim 2021 tarihinde 2/3853 Esas no. ile TBMM Başkanlığına iletilmişti. Aradan geçen üç yıldan fazla süreye rağmen yukarıda bahsedilen konularda ”…cektir”, “…caktır” diye bahsedilen bütün ödevler-çalışmalar bitirilmiş olmalıydı. Birçok vatandaşımız dikkat etmemiş olsa da Avrupa Birliği Üyeleri bu karbon Sertifikası çalışmalarına ve uygulamalarına çoktan başlamış bulunmaktadır. Avrupa Birliği Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasını (SKDM) kuran Tüzük, 16 Mayıs 2023 tarihinde AB Resmi Gazetesi’nde yayımlanmış; SKDM geçiş dönemi uygulama usul ve esasları ile hesaplama metodolojisini belirleyen Yönetmelik ise 17 Ağustos 2023 tarihinde kabul edilmiştir. Bu yönetmeliğe göre, 1 Ekim 2023 tarihi itibariyle çimento, elektrik, gübre, demir çelik, alüminyum ve hidrojen sektörleri SKDM’nin kapsamında yer alacak ve karbon beyanında bulunma zorunluluğuna tabi tutulacaktır.  Sınırda karbon Düzenleme mekanizması ile karbon sertifikası istenecek sektörler dikkate alındığında, Ülkemizde de İnşaat fiyatlarının hızla artacağı, tarımın en önemli girdisi gübreye gelecek zamlarla ekmek fiyatlarının bile zamlanacağı görülecektir. Taşımacılığa eklenen zamlar ise zaten çok sıkıntılı durumda olan vatandaşlarımızı birçok sektörde çok daha sıkıntılı bir duruma sokacaktır.” dedi.

“Türkiye bu konuda zor durumda kalacak”
Aydal, karbon hesaplamalarında kömürün hesaba katılmamasının birçok ülke tarafından istenmediğini ve Türkiye’nin bu konuda zor durumda kalabileceğini belirtti:
“Sera gazı hesapları temel itibariyle kullanılan petrol miktarı hesaplanarak yapılmaktadır. Özellikle kömür, odun ve benzeri yakıtları hesaplanmadığı görülmekte ve hesaplanmasının da kolay olmadığı bilinmektedir. Kömürlerin hesap edilmesine karşı çıkan ülkelerin başında da Rusya gelmektedir. Anlaşmanın satır aralarında, Türkiye kömür rezervlerini karbon yayılım hesaplarına dahil etmeyi kabul etti ise, 14 milyar tonluk linyit rezervlerimize ekstra bir fatura da gelecek demektir. ABD, iktidarda bulunan hükümetlere göre bu anlaşmaya katılmakta veya katılmamaktadır. Bilindiği gibi Cumhuriyetçilerin Başkanı Trump önce Paris İklim Anlaşmasını imzalamış sonra Ağustos 2017’de çekilmiştir. Demokratlar iktidara gelince, ABD, Ocak 2021’de Paris anlaşmasına tekrar katılmıştır. Şimdi Trump tekrar iktidara geldiğine göre ABD’nin Paris İklim anlaşmasından yeniden çekilmesi an meselesidir. Çin Karbon salınımının nüfusa göre dağıtılarak hesaplanmasını istemektedir. Türkiye ise yapılan hesaplamalarda Dünya mevcut karbon salınımının % 1,24 kadarını atmosfere salmasına rağmen koştura koştura anlaşmayı imzalamıştır. Kaldı ki, Hükümetimizin Kyoto protokolünün başarısızlığı açıkça görüldükten sonra Paris Anlaşmasını neden imzaladığı da ayrı bir soru olarak karşımızda durmaktadır. Bütün unsurları dikkate alındığında Paris Anlaşmasının Vahşi Emperyalizmin Gelişmekte olan Ülkeleri “İklim” bahanesiyle “Karbon Sertifikası” aracılığı ile soyma düzeni olduğu da açıkça görülmektedir.” ifadelerini kullandı.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.