Bahçeli: “Evin içi güvende olmazsa dışarıdan tehlikeli sızmalar olur”

Bahçeli: “Evin içi güvende olmazsa dışarıdan tehlikeli sızmalar olur”
Yayınlama: 03.12.2024
A+
A-

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu. Öcalan çağrısı ve Suriye olaylarıyla ilgili konuşan Bahçeli, “Evin içini güvenceye kavuşturamazsak dışarıdan tehlikeli sızmaların olması mukadderdir” dedi.

Öcalan çağrısı gündemde olan Bahçeli, bu çağrılarının arka planı olduğunu ve tehlikeli akışın önünü kesmenin kükreyen bir aklın gereği olduğunu söyledi.

Bahçeli’nin açıklamaları şu şekilde:

“Çağrımızın arka planı bulunmaktadır”

Bahçeli, iç ve dış gelişmeler karşısında sivrilen ve serpilen kuşkuların asla kuruntu olmadığını, ağızlarından çıkan her sözün bir dayanağının olduğunu dile getirerek “Çağrılarımızın mühim, müstacel ve mübrem arka planı bulunmaktadır. Her şeyden önce Türkiye diyorsak sisin ardında, dağın diğer yamacında mürettep halde bulunan hain ve zalim senaryoları görmek, okumak, ister çığ deyin, ister sel, üzerimize gelen tehlikeli akışın önünü kesmek bir ecdat yadigarı olan kümülatif ve kükreyen aklın gereğidir.” diye konuştu.

“Tehlikeli sızmaların olması mukadderdir”

Dışarıdan gelen tehlikelere karşı birlik olması gerektiği mesajı veren Bahçeli, Cumhurbaşkanı tarafından yapılan uyarıların da isabetli olduğunu söyleyerek şunları söyledi:

“Evin içini güvenceye kavuşturamazsak sadece cümle kapımızdan değil, bahçe duvarlarımızdan tehlikeli ve tehdit algısı yüksek sızmaların olması mukadderdir. Buna karşılık ‘Aman sen de’ diyecek halimiz olamaz. ‘Bana dokunmuyorsa yılan, bin yıl yaşasın’ ezberiyle avunamayız. ‘Her koyun kendi bacağından asılır’ diyecek kadar düşkün ve düşük olmaya hiç niyetimiz yoktur. Konu Türkiye ise konu devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüyse vakit tamamdır, söz konusu vatandır. Bugüne kadar gerek şahsım gerekse de Sayın Cumhurbaşkanı’mız tarafından ısrarla yapılan uyarıların ne kadar isabetli olduğu son gelişmelerle iyice netleşmiştir.

Suriye meselesi hakkında: “Münasip tavır takınmalıyız”

Bölgede çatışmaların biri sonlanırken diğerinin başladığına dikkat çeken Bahçeli, oynayan taşların yerine oturmadığını belirtti. Suriye’de 14 yılı bulan istikrarsızlık ve işgal sarmalında cephe üstüne cephe açıldığını söyleyen Bahçeli, komşu coğrafyalarda süregelen, bölge ve dünya siyasetini sürgüleyen, barış ve huzur ortamını süngüleyen kaotik iklimin giderek sertleştiğini vurguladı.

Suriye’de rejim ve muhalifler arasında başlayan çatışmalara değinen Bahçeli, “Çılgınlık ile yılgınlık tuzağına düşmeden, nevzuhur duygusallıklara kapılmadan, başkent Ankara vizyonuna bağlı kalarak, jeopolitik angajmanlara tutunarak, ülkemizi ve milletimizi önceliğine alan güvenlik tedbirlerine müzahir ve münasip tavır ve tutum takınmalıyız” diye konuştu. Bahçeli, Türk devletinin şimdiye kadar yaptığının bu olduğunu da belirtti.

“Suriye’nin bütünlüğüne saygı esas”

“Suriye Arap Cumhuriyeti’nin siyasi ve toprak bütünlüğüne saygı ve riayetin esas olduğunu” söyleyen Bahçeli, “Başka türlüsünü bırakınız düşünmeyi, kafamızdan geçirmek dahi abestir. Ne var ki Suriye Arap Cumhuriyeti, Şam ile Lazkiye arasına sıkışan, topraklarının üçte ikisi kontrol dışına çıkan, egemenliği ölümcül yaralar alan, solunum cihazına bağlı halde bulunan tartışmalı devlet konumundadır. Merkezi otoritenin kaybı halinde nelerin yaşanacağını, paylaşım sofrasına oturmak için nasıl da kuyrukların oluşacağını Suriye özelinde görmek, trajik bir gerçek olarak karşımızdadır” şeklinde konuştu.

MHP lideri Bahçeli, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın, Türkiye’nin uzanan elini tutmadığını, uzlaşma ve görüşme çağrılarına kulağını kapattığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Toprakları gasbedilen, askerleri çatışma alanlarından kaçan, ülkesi deprem geçiren bir devlet başkanı kuyruğu dik tutma çabasındadır. Ülkesi baştan ayağa infaz ve istila edilmişken, Türk askerinin terör örgütleriyle mücadelesini hazmedemeyip devamlı geri çekilmemizi şart koşan Baas zihniyetinin bugünkü özeti, kabul edelim ki, tam bir rezalettir.

Bize göre hala vakit geçmiş değildir. Esad’ın, Türkiye’yle ön şartsız temas ve diyalog kurması, normalleşme iradesi göstermesi önce kendi hayrına, sonra da ülkesinin çıkarınadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin hiçbir ülkenin toprağında gözü yoktur. Ancak vatan topraklarımızda gözü olanlara, yerinden çıkarılacak gözleri olan bu sırtlanların sırtını sıvazlayanlara tahammülümüz de söz konusu olamayacaktır.

Suriye’den kaynaklanan bölücü terör musibeti tamamıyla gündemden çıkarılasıya kadar huzur ve barış ortamını tesis ettiğimiz sahaları boşaltmamız, Anadolu coğrafyasını ateşe atmakla eşdeğerdir. Esad rejiminin her şeyden önce bunu idrak etmesi lazımdır. En uzun sınıra sahip olduğumuz Suriye’nin istikrar ve güvenliğe kavuşması, iç otoriteyi tekrar kurması elbette samimi dilek ve temennimizdir. Bu gerçekleşmeden, üstelik her taşın altında, pek çok ülkenin, emperyalizmin ve terör unsurlarının farklı hesap ve hedeflerinin kaynadığı coğrafi mıntıkaları terk etmek felaketlere ‘Buyur gel.’ demektir.”

Devlet Bahçeli, Türkiye Cumhuriyeti’ne “işgalci” diyenlerin, ABD-Rusya ve terör örgütlerine üst perdeden itirazdan inatla kaçınmasının en hafif tabirle korkaklık ve kifayetsizlik olduğunu dile getirerek, Türk’ün, beklenen, bilinen, özlenen, çağrılan, adalet ve müşfik muamelenin mihver başı, zirve bağrı olduğunu söyledi. Bahçeli, şöyle konuştu:

“Türkiye ve Suriye arasında diplomasi ve diyalog süreçleri, üçüncü tarafların herhangi bir bozucu etkisi olmadan canlandırılmalıdır. Başka çare ve çıkış yolu kalmamıştır. Terörle mücadelenin ortaklaşa icrası, karşılıklı hak ve hukuka saygı, geçici koruma statüsü altında bulunan Suriyelilerin evlerine dönüşü, sınır ticaretinin diriltilmesi, birlikte yaşanmış yüzyılları geleceğe taşıma kararlılığı derhal hayat ve zemin bulmalıdır. Biz, Suriye’nin sarsılan toplum ve devlet yapısına umut bağlayamayız. Biz, Suriye’nin emperyalizmin ve terör maşalarının doymaz kursaklarında lokma lokma öğütülmesinden memnuniyet duymayız. Biz, Suriye’nin rehin alınmış, parçalanması hususunda ittifak sağlanamadığından dolayı icazetli ömrünün uzamasına ‘tamam’ denilmiş mevcut statükosuna yatırım yapacak fırsatçılığa tenezzül edemeyiz.”

“Kürtler canımız, PKK düşmanımızdır”

Bahçeli, Türkiye’nin sınırlarının hemen yanı başında yuvalanan terör örgütünün sökülüp atılmasından rahatsız olan DEM Parti’nin nerede duracağını henüz kestirememesinin, terörle arasına mesafe koymaktan sürekli imtina etmesinin yanlış, demokrasi ve hukuk dışı bir çarpıklık olduğunu söyledi.

“Gelişmelerin Kürt kardeşlerimizle hiçbir ilgisi yoktur. Tel Rifat’tan sürülüp çıkarılan canilerin kiralık katil sürüsü olduğunu sadece biz değil, şerefli Kürt kardeşlerim de itiraf edeceklerdir.” ifadesini kullanan Bahçeli, şunları kaydetti:

“Bölücü terör örgütüne hayat haramdır. Tüm terör örgütleri bizim karşımızdadır. Kürtler bizim canımız, PKK/YPG/PYD can düşmanımızdır. DEM, ya Türkiye partisi olacak ya da tükenmekten ve derdest edilmekten başka seçeneği kalmayacaktır. Terör ya bitecek ve Türkiye bahara uyanacaktır ya da bölücü katiller son silahlı teröriste kadar tek tek canlı hedef olmaktan kurtulamayacaklardır. Suriye toprakları, Suriyelilerindir. Bu ülkenin demokrasi sınırları içinde anayasal sisteme geçmesi şarttır. Halep’in huzur ve sükunet bulması da yegane dileğimizdir. Şu gerçeği millet huzurunda haykırmak dava ve siyaset namusumuzun şaşmaz ve şüphe götürmez bir gereğidir: Halep deyince yüreği titremeyen bir vatan evladına rastlayamazsınız. Çünkü Halep iliklerine kadar Türk ve Müslüman’dır. Bunu sadece biz söylemiyoruz, tarih söylüyor, coğrafya söylüyor, hakikat söylüyor, ecdat söylüyor, Halep kalesine çekilen Türk bayrağı söylüyor. İstanbul’un Kapalı Çarşısı neyse Halep’in Kapalı Çarşısı odur. Ankara Kocatepe Camiinden yükselen aminlerimizle Halep Ulu Camiinden yankılanan aminlerimiz aynıdır. Halep oradaysa tarihin çağrısına kulağını veren Türk milliyetçileri ve Türk milleti buradadır. Bizim niyazımız Suriye’nin huzur, istikrar ve barış ortamına bir an evvel vasıl olmasıdır. Fakat parçalara ayrılmış Suriye fotoğrafında Halep’i yüzüstü bırakmak, yaban ve yabancı ellere teslim etmek hayal mahsulü bir ihtimaldir. Ve öyle bir an geldiğinde, tarih satır satır, sayfa sayfa yeniden tekerrür edecek; reklam arası son bulacak, fragman gösterimi bitecek, coğrafya yeni baştan aslına dönecektir.”

“CHP yönetiminin gözü başka, kaşı başka oynuyor”

MHP lideri Bahçeli, Türkiye’de siyasi istikrarın köklü sağlam ve sağlıklı olduğunu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bazı yönlerini revize ihtiyacı hasıl olsa da yönetim hayatının artık güçlü bir bünyeye sahip olduğunu kaydetti.

CHP’nin bundan mustarip ve müşteki olduğunu bilmeyen bulunmadığını ifade eden Bahçeli, “Anladığımız ve gördüğümüz kadarıyla, CHP, fonlanmış medyası, yandaş sivil toplum kuruluşları ve sendikaları, DEM’lenmiş ortakları, kiralık kalemleri, dış bağlantıları, devlet ve bürokrasi içine gizlenmiş eski tüfek ayak takımı, demokratik yollardan sonuç alamayacaklarına dönük ortak bir kanaat içine yuvarlanmışlardır.” değerlendirmesinde bulundu.

Bahçeli, CHP’nin, halktan umudunu kestiğini söyleyerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Hemen seçim çağrıları yapsalar da CHP yönetiminin gözü başka kaşı başka oynamaktadır. Her gün farklı kisveye bürünen çıkar gruplarının artan rekabetine, azgın hiziplerin çadır tiyatrosuna dönen CHP’nin demokrasi dışı arayışların düşünü kurduğunu ifade etmek hatalı değildir. Disiplinsiz teğmenleri savunan, laik-anti laik kutuplaşmasını sahneye çıkaran, rejim değiştirmekten bahseden, ekonomik sorunları sistem ve devlet sorununa tahvil eden, ülkede istikrarsızlık ortamı varmış gibi iddiada bulunan, her 4 gençten 3’ünün ülkemizden gitmek istediğini gafilce ileri süren, İstanbul Cumhuriyet Başsavcımız başta olmak üzere hukuk insanlarımıza edepsizce saldıran ve avukatlık mesleğini aşağılayan, CHP’li belediyelerin vergi borçlarını ve SGK primlerini ödememesini dayatan, milletimizin hassasiyetlerini kaşıyan, sinir uçlarına basan ve sürekli hukuk ihlali yapan Özgür Özel ve ekibinin vesayet nöbeti tutmuş, ara rejim merakı sarmıştır. CHP, genetik mirasına sarılarak eski hastalığının pençesine düşmüştür. Özgür Bey, yolun yol değildir. Ağzının ayarı hepten bozuktur. Ne sözün söz, ne de siyasetin adam gibi siyasettir. Eğer demokrasiyi kesintiye uğratacak yeni bir cunta hedefindeyseniz, ki buradan baktığımızda bunun pek çok delili vardır, o halde bunun sonuçlarına değil şahsınız, yedi ceddiniz en ağır şekilde katlanacaktır.”

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.