Türkiye’nin gündemi, Türkiye’yi seven herkesin avucunda bir kor gibi. Türkiye’nin kendisi yüreklerimizi ısıtıyor ama gündemi ise yakıyor. Meslek büyüğüm ve usta gazeteci sayın Serdar Arseven ile Türkiye’nin gündemine ilişkin konuşmaya, dertleşmeye devam ediyoruz. Ben soruyorum, Serdar Arseven Ağabey içtenlikle cevaplıyor. Sözü fazla yormadan soru-cevaplarımıza geçelim…
Miraç Yinanç: Bazı televizyon programlarında ve bazı paylaşımlarınızda “28 Şubat bitmedi” diyorsunuz. Aradan 28 yıl geçmiş, başörtüsü serbest, katsayı haksızlığı giderilmiş… Sizce nasıl bitmemiş oluyor?
Serdar Arseven: 15 Temmuz’dan evvel “Türkiye’de darbeler dönemi kapandı, kimse böyle bir şeye teşebbüs edemez” deniliyordu. Ama ben bu söyleme hep karşı çıktım ve “Başınızı kuma gömmeyin” dedim. 28 Şubat bitti diyenler, rejimin ontolojik gerçeklerinin farkında değiller. Kültürel iktidar ile siyasal iktidar arasındaki farkın farkında değiller.
Bakın, kafayı çok karıştırmadan çok net bir misal vereceğim. 28 Şubat sürecinde postmodern darbecilere destek verenlerin en fazla üzerinde durdukları konulardan biri de nüfus planlaması adı altında yapılan nüfusu frenleme, toplumu yaşlandırma çalışmalarıydı. Bunun için o kadar büyük kaynaklar ayırdılar ki vazektomi, yani kısırlaştırma işlemi bile bedavaya geldi. Nüfus planlamasına, o dönemde postmodern darbecilere en fazla destek veren holdingler öncülük etti. Vakıfları üzerinden bu işe abandılar.
O günlerde 28 Şubat zihniyetine karşı olanlar onlara hiç aldırmadı, bol bol çocuk yaptı ve o çocukları yetiştirmek için imkânları çok kısıtlı olduğu halde, her taraf engellerle dolu olduğu halde büyüttüler. Rızık korkusu yaşamadılar. Ve 28 yıl sonra, bugün geldiğimiz noktada nüfus artış hızı dibe çakılıyor. Sayın Cumhurbaşkanı bu durumu “varoluşsal tehdit, yani yok oluşsal tehdit” olarak adlandırıyor. Eski Aile Bakanı, “Kıta Avrupası’ndan bile 4-5 kat hızlı yaşlanıyoruz, bu durdurulamaz bir gidişat” diyor. Yeni Aile Bakanı, “Bu gidişle 25 sene sonra askere alacak yeterince genç bulamayacağız” diyor.
Şimdi kardeşim, sorayım: Sayın Cumhurbaşkanı’nın varoluşsal tehdit dediği noktada, 28 Şubat zihniyetinin içindeyiz değil miyiz?
Öte yandan, 28 Şubat zihniyetinin önem verdiği ikinci konu da imam hatiplerle birlikte meslek okullarının ve meslek eğitiminin adeta iflas etmesiydi. Onlar bunu yapmak istiyorlardı çünkü memlekette usta, kalfa yetişmesin; benim “ana eleman” dediğim ara elemanlar yetişmesin; halkın çocuklarının büyük bir imkânı ellerinden alınsın; evlilikler geciksin ve nihayetinde nüfus artışı frenlensin. Türkiye bu büyük gücünden mahrum kalsın; nüfus yaşlansın; sağlık giderleri ve devletin giderleri üzerindeki yük artsın.
Bugün meslek eğitimi ne durumda? 7 milyonun üzerinde üniversite öğrencisi var. Neredeyse 10 kişiden biri öğrenci. Üniversite ve liselerden mezun olanların birçoğu diplomalı işsiz durumunda. İş yapanlar usta, kalfa bulamıyor. Meslek erbabı sayısı çok azaldı. İnsanlar mecburi liseyi ve üniversiteyi bitireceğim diyerek hayatı, evlenmeyi, çocuk-torun sahibi olmayı öteliyorlar.
Bir: Nüfus.
İki: Meslek eğitimi. Katsayı haksızlığı giderildi ama bugün durum ortada.
Üç: Kültürel gelişim.
Gezi olaylarının ön saflarında yer alan sözde sanatçılardan şikâyet ediliyor. Ama Konya eski Belediye Başkanı Halil Ürün’ün oğlu sanatçı İsmail Hakkı ve nice yerli ve millî sanatçı, bu dönemde de hangi kanallarda, hangi ballı rollerin hangi Gezi’cilere verildiğini söyleyerek şikâyet ediyor.
Bugün AK Parti iktidarda. Yarın öbür gün CHP zihniyeti iktidara gelirse, zaten TRT’nin, Anadolu Ajansı’nın nasıl bir yayın politikası yürüteceği ortada. Özel medya kuruluşlarına bakıldığında, özellikle merkez medya içerisinde yer alanların CHP iktidarında CHP politikalarına destek vereceğini, el değiştireceğini hepimiz biliyoruz.
Geriye ne kalacak? İşte Akit, Yeni Şafak, Kanal 7, Ülke TV, Milat… E zaten öncesinde de bunlar vardı. 23 senede üzerine ne konuldu?
Miraç Yinanç: Bu durumu toplum-siyaset ilişkisi üzerinden nasıl değerlendiriyorsunuz?
Serdar Arseven: Türkiye’de siyasete müdahale söylemlerinin ve eylemlerinin alttan alta baş gösterdiğini görüyoruz. Siyaset maalesef ümit vermiyor. Siyasetin ümit vermediği dönemlerden kalma nice acı hatıralar da ister istemez depreşiyor.
Bakın, bir anket yayınlandı. ASAL Araştırma vatandaşa “Ülkeyi sizce iktidar mı, muhalefet mi yönetir?” diye sormuş.
Şu gözüküyor ki vatandaş siyasetten büyük bir kopuş halinde. Ana muhalefet seçmeni de ana muhalefetten memnun değil. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Tam perişanlık.
Bilmiyorum, sorunuza cevap oldu mu? Olmadıysa çok daha fazla uzatabilirim ama zannediyorum gerek yok. Türkiye’de 28 Şubat zihniyetinin eğitim, kültür ve aile alanlarındaki hedefleri maalesef büyük ölçüde gerçekleşmiştir.
Şunu da söyleyeyim: Bunlar bardağın boş tarafı. Dolu tarafına bakınca bir Teknofest gençliği var, onlarla gurur duyuyoruz. Selçuk Bayraktar’ın yaptıklarıyla, savunma sanayiindeki hamlelerle elbette gurur duyuyoruz. Bunlar dolu tarafları.
Ama ve lâkin Türkiye’de 28 Şubat zihniyeti tamamen bitmiştir diyemiyorum.
Şu anda üzerinde en fazla durmamız gereken mesele şu: Bizi karşı karşıya getirmek isteyecekler. Kimileri din istismarcılığıyla, kimileri Atatürk istismarcılığıyla, kimileri mezhep, kimileri ise etnisite istismarcılığıyla ortalığı iyice karıştırmaya çalışacak.
Bu türden menfi faaliyetleri organize edenlerin amaçlarına ulaşamaması için hepimizin şuurlu olması ve kışkırtmalara gelmemesi gerekiyor. Ayrıca siyasetin de çözüm adresi hâline gelebilmesi gerekiyor.
Miraç Yinanç: 28 Şubat mağdurlarının hak kayıplarının telafisi için paylaşımlar yapıyor ve bir komisyon kurulmasını istiyorsunuz. Bu mesele nedir?
Serdar Arseven: 28 Şubat’taki zalim uygulamalardan dolayı birçok hak kaybına uğrayan mağdur ve mağdureler var. Onların eğitim ve çalışma hakları ellerinden alındı. Birçok kayıpları oldu. Bu kayıplar giderilmedi.
Bu arkadaşlar, bir Meclis komisyonu kurularak hak kayıplarının telafi edilmesi yolunun açılmasını istiyorlar. 1960 darbe mağdurları için komisyon kuruldu. 2005’te terörden zarar görenler için zarar tespit komisyonu kuruldu. 15 Temmuz için OHAL Komisyonu kuruldu.
Başka meselelerde mağdurlar haklarını tamamen aldılar. Ama 28 Şubat için Meclis Komisyonu kurulmadı, hak kayıpları devam ediyor. Bu arkadaşlarımız, Meclis’te bir komisyon kurulmasını talep ediyor. Biz de onların sesi olmaya devam ediyoruz.