Serdar Arseven ile Gündem: Kartalkaya’daki Otel Yangını da Yaktı, Çirkin Tartışmalar da!

Serdar Arseven ile Gündem: Kartalkaya’daki Otel Yangını da Yaktı, Çirkin Tartışmalar da!
Yayınlama: 29.01.2025
A+
A-

Türkiye’nin gündemi, Türkiye’yi seven herkesin avucunda bir kor gibi. Türkiye’nin kendisi yüreklerimizi ısıtıyor ama gündemi ise yakıyor. Meslek büyüğüm ve usta gazeteci sayın Serdar Arseven ile Türkiye’nin gündemine ilişkin konuşmaya, dertleşmeye devam ediyoruz. Ben soruyorum, Serdar Arseven Ağabey içtenlikle cevaplıyor. Sözü fazla yormadan soru-cevaplarımıza geçelim…

Miraç Yinanç: Büyük yangın faciasında 78 vatandaşımız yanarak hayatını kaybetti. Çok sayıda yaralı var. Birçok aile yıkıldı. Türkiye’nin ciğerleri yandı ama politika dünyası, sorumluluk bakımından, Millinizam.com’da dediğimiz gibi, adeta körebe oynuyor. Siz bu gündeme nasıl bakıyorsunuz?

Serdar Arseven: Politika maalesef hislerin epeyce köreldiği bir arena. Daha yangın devam ederken taraflar “suç bende değil, onda” tartışmasına girdiler. Sağduyulu vatandaşlarımız ise bu körebe oyununu ibretle izlediler. Sadece politika arenasında değil, kimi politikacılara eklemlenmiş sosyal medya dünyasında da aynı hava vardı. Muhalefete yaslanan sosyal medya unsurları ile iktidara yaslananlar topu karşı tarafa atmak, kendi kalelerinden uzaklaştırmak için kırk takla attılar. Facianın yürek yakan sahneleri, o kadar da umurlarında değildi sanki. Bizi Kartalkaya’daki otel yangını da yaktı, daha yangın devam ederken sosyal medyada başlayan çirkin sorumluluk atma tartışmaları da…Ya, bir gün bekleyin bari, otelin soğumasını bekleyin bari, bu ne acele arkadaş? Elim bir hadise. Vefat edenlere Rabbim’den rahmet diliyorum. Yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Bütün ailelere sabırlar diliyorum. Bu çok elim hadisenin ardından özellikle sosyal medyadaki sorumluluk tartışmalarının aldığı hâl, ahlak erozyonunun geldiği boyutları ortaya koyması bakımından çok öğretici oldu. Dijital platformlarda bazı ahlaksızlar, felaketzede ailelerle nasıl dalga geçtiler, gördük.

Miraç Yinanç: Felaketin üzerinden bunca zaman geçti. Şimdi daha rahat konuşabiliriz. Bu işin sorumluluğu kimde? Hangi tarafta?

Serdar Arseven: Hangi tarafa baksanız bir başka sıkıntı, bir başka “saldım çayıra, Mevlam kayıra” tablosu görüyorsunuz. Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan ilk anlarda topu tamamen Bakanlığa atarak işin içinden sıyrılmaya çalıştı. Bakan, televizyona çıkıp kendilerinin itfaiye raporuna itibar ettiklerini, belediyenin sekiz kusuru tespit etmesine rağmen kendilerini bilgilendirmeyerek faciaya sebebiyet verdiğini söyleyince, bu kez de “İtfaiye müdürüm korkmuş olabilir” gibi Cemal Enginyurt’un bile tepki göstermesine sebep olacak kadar tuhaf laflar etti. Bir itfaiye sorumlusu, faciaya sebebiyet verebilecek kusurları gördüğü halde başvuran başvurusunu geri çekti diye nasıl kulağının üzerine yatar? Sonra yetmiş metrekarelik ilave bölüme temiz kâğıdı verilmesine dair tartışmalar var. İşin denetçi firmayla halledilmek istendiğine dair iddialar var. Kimi görevlilerle otel patronajı arasında birtakım görüşmelerin olduğuna dair iddialar var. Valiliğe gelince, yani il özel idaresine, bu kış turizmi senenin birkaç ayında yoğun olarak gerçekleştirilen bir faaliyet. Bolu Valiliği, kısa sürede küçücük alanlara binlerce kişinin doluştuğu bu tür yerleri didik didik etmeliydi. Vali dediğin, ilindeki bütün, hele böylesine büyük, bütün tesisleri dolaşıp eksiklikleri yerinde tespit etmelidir. Düşünün öyle bir yerde bir itfaiye aracı bile yok, yangın çıktığında araçlar taaa 50 kilometre öteden gelecek, gelene kadar da çok geç kalınmış olacak. Valilik’ten, İl Turizm’den, Belediye’den bir yetkili olsun görmüyor mu bu durumu? Şikâyet yok mu, şikâyetler ulaşmıyor mu? Bu konular belirsiz.Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy konuşmasında, sorumluluğun bir bölümünü de il özel idaresine attı. Turizm Bakanlığına gelince, onun da yönetmelikte ifade edilen denetleme görevi var. Diyorlar ki biz sadece bar, ön büro, house keeping, tabak çanak, yatak vesairi işlerini denetleriz. Yangın tehlikesi kısmında ise itfaiyenin raporlarına itibar ederiz. Hayır, böyle bir şey olmaz. Bir zamanlar etkin bir şekilde kullanılmaya çalışılan Güvenlik ve Denetleme Komisyonları vardı. Bu komisyonlarda il kültür ve turizm müdürlüğünden, il özel idaresinden, hatta otel teknik müdürleri derneğinden temsilciler olur; denetim işinden bu komisyonun üyeleri sorumlu olurdu. Yangın denetimi, ilgili bütün birimlerin birer temsilcisinin olacağı ve hepsinin müteselsil sorumluluk üstlenecekleri bir şekilde yapılmalıdır. “İtfaiye müdürü bildirmemiş, bu yüzden facia meydana gelmiş, bize ne?”, böyle olmaz. Tabii bu faciadan sonra birtakım mevzuat değişiklikleri, ilaveleri yapılacaktır. Biz de hep böyle zaten. Ne zaman bir vahim hadise meydana gelir, o zaman mevzuatın neresi eksik, nerede hata yaptık, bunlar tartışılır. Bir de, Sayın Bakan, şu kadar bin oteli kapattıklarını söyledi… Dökümü ne bunların? Kaçı beş yıldızlı, kaçı dört yıldızlı, üç yıldızlı?

Çoğu, basit turizm, konaklama belgeli, küçücük yerler mi acaba? Ayrıntısı nerede? Ekrana çıktı, karşısındaki sormadı burasını.

Otel sahipleri derseniz, onların tavırları insanın kanını donduruyor. Şimdi olay yargıda. Yargımıza güvenelim ve kimlerin ne kadar suçu varsa, yoksa, Yargımızın karar vermesini bekleyelim.

Miraç Yinanç: Mehmet Nuri Ersoy’un görevden affını isteyeceği konuşuluyor. Sayın Devlet Bahçeli, faciadan hem otel sahiplerinin, hem belediyenin, hem il özel idaresinin hem de bakanlığın sorumlu olduğu yönünde açıklama yaptı.

Serdar Arseven: Sayın Cumhurbaşkanından, sayın bakan görevden affını ister mi, bilemem. Sayın Cumhurbaşkanı’nın hemen görevden almak gibi bir tarzı yok, genellikle zamana yayıyor ve uygun gördüğü zamanda gerekeni yapıyor.
Bilemem ne olacağını…

Miraç Yinanç: Ayşe Barım ve Gezi Parkı olaylarının tekrar gündeme gelmesi hususunda neler düşünüyorsunuz?

Serdar Arseven: Türkiye’de mitingler yapıp iktidara tepki gösterme yolları açık. Nitekim bunu CHP sık sık yapıyor. Gezi’deki olay böyle değildi. Çiçek böcek muhabbeti üzerinden başlayan eylemler daha sonra başka yerlere “hizmet” ettikleri ortaya çıkan bazı unsurların ilk başlardaki aşırı müdahaleleriyle taban genişletti. Gençlerin heyecanları kullanıldı. Bazı taraftar grupları kullanıldı. Oraya eğlence olsun diye gelen, heyecan olsun diye gelen gençler de vardı. Kısa süre içinde marjinal, şiddetçi sol grupların da katılımıyla, yönlendirmesiyle olaylar çığırından çıktı. Ambulanslar, itfaiye araçları, belediye otobüsleri parçalandı, yakıldı. Esnaf taşlandı. Sayın Başbakan, onların temsilcilerini sıcak günlerde kabul etti ama söyledikleri tuhaf şeylerdi. Bu sırada Türkiye karşıtı uluslararası büyük medya kuruluşlarının günler boyunca canlı yayında kaldıklarını gördük. Ekonomi iyi giderken, faizler çok düşükken, bir anda her şey alt üst oldu. Bunların hepsi gerçek. Tabii Ayşe Barım’ın ve diğerlerinin bu işlere ne kadar bulaştıklarını, bulaşmadıklarını olayların neresinde yer aldıklarını, almadıklarını yargılama süreci ortaya koyacak. Ben kimse için suçlu ya da suçsuz demem, yargının alanına girmem.

Herkesi yargı sürecine saygılı olmaya çağırırım. Bunu söylemişken Ekrem İmamoğlu’nun çıkışlarına da işaret etmek isterim. İddialar karşısında elbette kendini savunacaktır. Ama işin içine aileleri de karıştırarak bir şeyler söylemesi çok yanlış oldu.

“İstinaf şöyle karar verirse bu iktidar Yargıtay kararına göremeden devrilir!” yollu değerlendirmelerde bulunması da doğru olmadı, daha doğrusu çok çok yanlış oldu.

Miraç Yinanç: Gezi sanatçıları denilen grup hakkındaki düşünceleriniz?

Serdar Arseven: Bu konuda çok şeyler yazdım, söyledim. Mesela, bunlara hangi iktidar döneminde hangi kanallar ne kadar iş vermiş, bu da ilginç bir konu. Sanatçı İsmail Hakkı, X hesabında ilginç iddialarda bulunuyor. İsteyen bakabilir.

Miraç Yinanç: Yargı sizce siyasallaştı mı?

Serdar Arseven: Bu konudaki yorumu hukukçular yapsın. Ben siyasetçilerin ve sosyal medyada yer tutan unsurların yargıyla ilgili değerlendirmelerde bulunmalarının, yargı siyasallaştı algısına, söylem kampanyasına güç verdiğini söyleyebilirim. Bence iktidarı destekleyenler de, iktidara karşı olanlar da yargı kararlarıyla ilgili olarak tahminlerini dile getirmemeliler. Siyasetçilerin yapacağı, “Yargılama devam ediyor, bu konuda yetki yargınındır, bizim yorum yapmamız doğru olmaz” diyerek kenara çekilmektir.. Türkiye’deki yargının bağımsızlığı konusunda bir tartışma olursa bu çok tehlikeli bir tartışma olur. Çünkü insanımızın hak aramak için gidebileceği yer yargıdır, bağımsız yargıdır. Herkesin eline, diline sahip çıkması lazım.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.