Serdar Arseven ile Gündem: Trump Netanyahu Üzerinden Hangi Mesajları Verdi?

Serdar Arseven ile Gündem: Trump Netanyahu Üzerinden Hangi Mesajları Verdi?
Yayınlama: 08.04.2025
A+
A-

Türkiye’nin gündemi, Türkiye’yi seven herkesin avucunda bir kor gibi. Türkiye’nin kendisi yüreklerimizi ısıtıyor ama gündemi ise yakıyor. Meslek büyüğüm ve usta gazeteci sayın Serdar Arseven ile Türkiye’nin gündemine ilişkin konuşmaya, dertleşmeye devam ediyoruz. Ben soruyorum, Serdar Arseven ağabey içtenlikle cevaplıyor. Sözü fazla yormadan soru-cevaplarımıza geçelim…

Miraç Yinanç: Trump yine soykırımcı Netanyahu’nun sandalyesini tutarak bağlılığını gösterdi. Ne diyorsunuz?

Serdar Arseven: Bir kere her politikacının kuşatıldığı gerçekler vardır. ABD’nin İsrail politikası başkandan başkana değişmez, değişemez. Dolayısıyla İsrail’in güvenliği dedikleri sapkın hassasiyet elbette devam ediyor ve devam edecek. ABD’yi kuşatan teolojik sapkınlık, Evanjelizm, Armagedon karşısında politikacılar gerçekliklerin gereğini yerine getirmek durumunda. Netanyahu’ya, bu soykırımcıya, her iki ABD ziyaretinde de Trump tarafından gösterilen “saygı”, ABD’nin İsrail’e bağlılığını gösteriyor.

Peki Netanyahu İsrail midir? Hükümet İsrail midir? Buraya gelince Trump bu ayrımı yapıyor ve ikili görüşmede Türkiye bahsi geçtiğinde Netanyahu, Türkiye’nin Suriye’deki etkinliğinin artmasından duyduğu rahatsızlığı ifade ettiğinde, bu kez politikacı Trump, politikacı Netanyahu’ya ayar veriyor. “Makul ol.” diyor. Yani “akılcı davran.” diyor.

Peki Netanyahu ne yaptı da Trump nezdinde akılcı olmayan politikaları uygulamakla suçlandı? Trump’ın soykırıma itirazı yok, olamaz… Neye itirazı var? Şunu söylemek istiyor: “Türkiye ile didişeceğine, Mısır var, Ürdün var, Suud var, BAE var, Kuveyt var. Oralardaki imkânlar okyanusunu gör, dikkatini Türkiye’ye değil buralara yoğunlaştır. Gazze’nin ‘emlak sektörüne, turizme’ açılmasına yoğunlaştır.”

Trump meseleye para gözlüğüyle bakıyor ve Siyonist İsrail’in başındaki Netanyahu’ya kendince fırsatlar penceresini gösteriyor. Bu arada Türkiye’deki Papaz Brunson olayını da hatırlatarak inceden Türkiye’yi de tehdit ediyor. Bununla birlikte bizim Cumhurbaşkanımızı da överek Netanyahu’ya ayar veriyor. Netanyahu herhalde Türkiye’yi Trump’a şikâyet ederken tam destek alacağını düşündü. Ama Trump “aranızda problem varsa çözerim, bunun için makul olmalısın.” dedi.

İsrail’in çekindiği, endişe ettiği tek devletin Türkiye olduğu net bir şekilde görülüyor. Sayın Hakan Fidan da İsrail’in Suriye saldırılarının ardından “İsrail ile karşı karşıya gelmek istemiyor.” demişti. Bu şunu ortaya koyuyor: Bölgedeki iki güç, soykırımcı İsrail ile her zaman adaletten yana olan Türkiye, birbirini büyük ölçüde dengelemiş durumda. ABD’de de çıkarları gereği ne Türkiyesiz olur ne de İsrailsiz pozisyonunda. Bölgedeki Türkiye ve soykırımcı İsrail dışındaki güçler şu anda o kadar da belirleyici değil.

Bu bakımdan Türkiye’nin Suriye hamleleri, Esad’ın devrilip defolup gitmesi iyi sonuçlar vermiş gibi görünüyor. Ama biz yine de ihtiyatla iyimserlik pozisyonumuzu koruyalım. Zira Türkiye tarih boyunca ABD ile girdiği bütün ilişkilerde haksızlığa uğrayan taraf olarak çıktı. Bugünün farkı Türkiye’nin ayakları üzerinde durabilmesi, güvenlik birimleri arasındaki koordinasyonu çeşitli temizlik operasyonlarının ardından temin edebilmesi, savunma sanayi alanında bağımsızlık oranının artırılabilmesi. Bunlar önemli.

Miraç Yinanç: Trump bir geldi, ilk günden itibaren fırtına gibi esti. Çin’e ve diğer ülkelere koyduğu fahiş vergiler de söz konusu… Ne yapmak istiyor?

Serdar Arseven: Trump deli meli, ABD’nin kaynaklarının ABD dışına transfer edilmesini durdurmak istiyor. ABD’ye gidenler, bu makyajlı devletin içten içe çöktüğünü, pek çok eyalette düzeltemediğini, temel yatırımları yapmaktan bile aciz kaldığını görür. ABD, dünyanın jandarmalığının faturasını çok ödedi. Üretimi de büyük ölçüde dışarıya kaydırmasının bedelini gittikçe artan işsizlikle ödedi. ABD ve Çin kendi alanlarında iki dev, birbirlerini bitirmezler. Her iki ülkenin hem içeride hem de dışarıda büyük miktarlı üretimler yapabilme kapasitesi var.

Çin’in Türkiye’deki yatırımlarının artmasına bakın. Çin, kendisini sınırlayan barajlarını aştı. Davos’ta Çin Devlet Başkanı, küreselleşmeye bütün güçleriyle devam edecektir mesajını vermişti. Serbest piyasa ekonomisine olan bağlılığını da ifade etmişti. ABD’nin bu hamlesi Çin’i sınırlandıramaz. Çin’in karşı hamlesi de ABD’yi sınırlandıramaz. Burada olan AB ülkelerine olur. Bu süreçten Türkiye de kârlı çıkabilir.

Bilemiyoruz, Trump Sayın Cumhurbaşkanını ABD ziyaretinde ne mesajlar verecek. Bakarsınız Türkiye için yüzde 10 olarak belirlenen vergiyi sıfırlar bile. Şu anda Türkiye bir rekabet avantajı elde edebilirmiş gibi görünüyor. Şu an Türkiye’nin birçok avantajı var. Şöyle düşünün, Rusya da Ukrayna da Türkiye’ye muhtaç. Her iki ülkenin Türkiye’ye olan ihtiyaçları, Türkiye’nin onlara olan ihtiyaçlarından çok çok daha fazla. İran kendi derdine düşmüş durumda. Mollalar ayakta kalmaya çalışıyor. Bu bakımdan İran’ın da sıkıştığı yerde müracaat edebileceği tek ülke Türkiye.

Öyle bir dönem ki; bir yandan küreselleşme rüzgârları esiyor, öbür yandan da her ülke güvenlik endişelerinden dolayı iç cepheyi tahkim etmeye çalışıyor. Almanya paralarını savunma sanayiine kaydırmanın adımlarını atıyor ve hesaplarını yapıyor. Fransa güvenlik endişesi yaşıyor. Avrupa Birliği zaten doğru dürüst bir birlik değildi, şimdi hiç değil. Türkiye tedirginliği hep yaşıyordu, şimdi bütün dünya yaşıyor. Türkiye iç barışı da sağlayabilirse sıkıntıları aşacak, öyle ümit ediyorum.

Miraç Yinanç: Sayın Erdoğan DEM heyetini kabul edecek.

Serdar Arseven: Bu bir devlet projesi olarak yürüyor. PKK terör örgütü ve uzantıları için gidecek yol kalmadı. Tabii süreçte aksamalar ve provokasyonlar olabilir ama bölgeye Türkiye’den de ABD’den de Rusya’dan da İran’dan da bakınca aynı şeyi görüyorsunuz. PKK terör örgütünün kullanım ömrü büyük güçler için bitti. Ben sürece bazı aksaklıkları görmekle birlikte bir ölçüde olumlu bakıyorum.

Miraç Yinanç: Ne gibi aksaklıklar?

Serdar Arseven: Bu dönemde PKK çevreleri çok fazla öne çıktı. Oysa devletine milletine bağlı nice Kürt sivil toplum örgütü var. Nice Kürt kanaat önderi var. Onlar da daha fazla görünür kılınmalı. Sanki medya onları görmezden geliyor gibi. Bu konuda bir eksiklik görüyorum.

 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.