İsrail aleyhine Güney Afrika tarafından Uluslararası Adalet Divanı’nda duruşma, Güney Afrika tarafını temsil eden hukukçuların başında yer alan Profesör John Dugard’ın sunumuyla başladı.
Dugard, apartheid döneminde Güney Afrika’da yaşamış ve aktif şekilde apartheide karşı durmuş bir hukukçu olarak öne çıkıyor.
Dugard, Güney Afrika İsrail’le görüşme talebinde bulundu. Dugard şimdi Güney Afrika ile İsrail arasında UAD duruşmalarından önce gerçekleşen iletişimleri inceliyor.
Güney Afrika’nın davayı açmadan önce büyükelçilik aracılığıyla İsrail hükümetine ulaşmaya çalıştığını ekleyerek, “Soykırım eylemleri işlemek ve onu bu kadar güçlü bir dilde kınamak büyük bir eylemdir” dedi.
Dugard, yanıtın “Güney Afrika tarafından gündeme getirilen sorunları çözmede başarısız olduğunu ve bir anlaşmazlığın varlığını ne doğruladığını ne de reddettiğini” söyledi.
5 Ocak’ta Güney Afrika ikili bir toplantı talep etti ve İsrail, iki ülkenin temsilcilerinin UAD’deki duruşmaların bitiminden sonra “koordine olmaları” yönünde yanıt verdi. Güney Afrika ise böyle bir toplantının hiçbir işe yaramayacağını söyledi.
Profesör John Dugard: “Yetki meselesini ele alacağını söyledi.”
Soykırım Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerin “erga omnes, bir bütün olarak uluslararası topluma karşı yükümlülükler” olduğunu hatırlattı.
Dugard, “Bu sözleşmeye taraf devletler yalnızca soykırım eylemlerinden vazgeçmekle değil, aynı zamanda bunları önlemekle de yükümlüdür” diye ekledi.
Güney Afrika’yı temsil eden avukatlardan Adila Hassim, soykırımın delillerinin başvuru dosyasında mevcut olduğunu ve BM kurumlarınca da tescil edildiğini belirterek,
“(İsrail’in) Eylemleri, soykırım sonucunun çıkarılabileceği sistematik davranış kalıbı göstermektedir.” dedi. İsrail’in öldürdüğü kişilerin sayısının “Gazze’de hiçbir yerin güvenli olmadığını” gösterdiğine dikkati çeken Hassim, Gazzelilerin bir kısmının, İsrail’in “güvenli koridor” ilan ettiği bölgelerde öldürüldüğünün altını çizdi.
Hassim, “İsrail, her bir bombanın kaç sivilin hayatına mal olacağının tam olarak bilincinde olarak benzersiz ve emsalsiz sayıda sivili öldürmüştür.” değerlendirmesinde bulundu.
Öte yandan, İsrail’in Gazze’ye insani yardımları da “ısrarla” engellemeye devam ettiğini vurgulayan Hassim, Gazze’ye yeterli gıda, kıyafet ve hijyen malzemelerinin teslim edilemediğini, Gazzelilerin temiz suya erişimlerinin engellendiğini dile getirdi.
Hassim, soykırımın önceden ilan edilemeyeceğini ancak Uluslararası Adalet Divanı’nın soykırımı tespit edebileceğini belirterek, Divan’dan ihtiyati tedbir kararı almasını istedi.
Güney Afrika’nın bir diğer Avukatı Ngcukaitobi; ‘İsrail Knesset’inde soykırım söylemi yaygındır.’
Knesset üyeleri defalarca Gazze’nin yok edilmesi, dümdüz edilmesi, silinmesi ve ezilmesi yönünde çağrıda bulundu.
Gazze’de hiç masum olmadığını defalarca ileri sürerek, olaylara karışmayan Gazzeliler için üzülen herkesten üzüntü duydular.
İsrailli milletvekilleri acımasızca havadan bombalama çağrısında bulunurken, bazıları nükleer silah kullanımını savundu.
Gazeteciler ve yorumcular kadınların, hamile kadınların ve bebeklerin de düşman olduğunu, Gazze Şeridi’nin mezbahaya dönüştürülmesi gerektiğini duyurdu.
İsrail’in bu tür soykırım kışkırtmalarını kasıtlı olarak kınamaması, önlememesi ve cezalandırmaması, başlı başına Soykırım Sözleşmesi’nin ağır bir ihlali anlamına gelmektedir.