Yapı Kayıt Mağdurları’na ilişkin TBMM’de basın açıklaması yapan Yeniden Refah Partisi İstanbul Milletvekili Doğan Bekin, “İmar Barışından faydalanarak ‘Yapı Kayıt Belgesi’ alan ve sonrasında gerek kırsalda gerekse şehirde mağduriyet yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm getirme hedefindeyiz. Günümüzün ekonomik ve sosyal şartlarını göz önüne aldığımızda, bu yapıları kontrol etmeden, denetlemeden, sağlam olanları da körü körüne yıkmak demek, bireysel ve milli servetin zarar görmesi, yok edilmesi demektir.” dedi.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Doğan Bekin, TBMM’de “Yapı Kayıt Mağdurları” başlıklı bir basın toplantısı gerçekleştirdi.
Bekin, TBMM’de yaptığı basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi;
‘Uydu görüntülerinin yetersizliği 10 milyon vatandaşı mağdur etti’
“Bilindiği gibi 2018 Yılında çıkartılan ‘İmar Barışı Yasası’nın uygulamaya girmesiyle birlikte vatandaşlarımız ciddi anlamda hak kayıpları yaşamışlardır. Öncelikle, ‘İmar Barışı Yasası’ 31 Aralık 2017 yılı öncesindeki yapılar için çıkarılmıştır. Ancak, 2017 yılının Kasım ayı ile 2018 yılının Mart ayı arasında olan tarihlerin uydu görüntüleri ne yazık ki mevcut değildir. Bu tarihler arasında olmayan uydu görüntüleri de mağduriyetlerin başlangıcı olmuştur. Ancak uydu görüntüleri, ülkemizin coğrafi yapısına göre, Doğu, Batı, Kuzey, Güney il ve ilçelere göre her bölgede farklılık göstermektedir. Dolayısıyla en büyük delil niteliği olan uydu görüntüleri yetersiz kalmıştır. Örneğin, boş bir arsa da, bir bahçe de, bir tarlada, köyünde dedesinden/babasından kalma arazisine barınma amaçlı ya da ihtiyacı olan depo, ahır gibi yapılan küçük bir yapı yapıldıysa ve çevresinde büyük ağaçlar mevcut değil ise uydu görüntüsü yetersiz kalmıştır. Görüldüğü gibi özellikle önceden tahmin edilemeyen ve güncel olmayan uydu görüntülerinin olmayışı, yaklaşık 10 milyon vatandaşımızın hak kaybına sebebiyet vererek mağduriyet yaratmıştır.”
‘Bu mağduriyet toplumsal bir sorundur’
Özellikle “Büyükşehir Yasası” ile köylerin mahalle statüsüne getirilmesi, kırsalda yaşayan, geçimini kırsalda tarım ve hayvancılıkla sağlayan vatandaşları da çok zor durumda bırakmıştır. Büyükşehir Yasasından önce köylerde 1 ya da 2 katlı yapılarda imar uygulaması aranmıyordu. Ancak yasanın çıkmasıyla birlikte köylerdeki bu yapılar da ruhsatsız yapıya dönüşmüştür. Kırsal alanlardaki köy evleri, barınak, depo gibi yapılar yapılması şehirler ile aynı statüde değerlendirilmiştir. Köy yerlerine hayvanların barınması için yapılan ahır, kümes ya da tarım araçları için yaptıkları bir göz oda, şehirlerde yapılan yapılarla aynı sınıfta değerlendirilmiştir. Köy yerlerinin Büyükşehir yasası ile mahalle olması birçok zorluğu da görüldüğü gibi beraberinde getirmiştir. Dolayısıyla köylerdeki yapı kayıt sorunları da artarak devam etmektedir. Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki, yaşanan bu mağduriyet toplumsal bir sorundur ve toplumsal bir sorun olarak ele alınmalıdır. Bu hususta da geçtiğimiz aylarda Meclis Başkanlığına kanun teklifimizi sunmuş bulunmaktayız. Bu kanun teklifindeki amacımız İmar Barışından faydalanarak ‘Yapı Kayıt Belgesi’ alan ve sonrasında gerek kırsalda gerekse şehirde mağduriyet yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm getirmektedir.”
‘Esas amacımız, depreme dayanıklı olan binaları ve evleri korumaktır’
“Kanun teklifimizi verdiğimiz günden itibaren çeşitli çevre ve gazetecilerin eleştirilerine maruz kalmaktayız. Bu eleştirilere de buradan cevap vererek, yaklaşık 10 milyon vatandaşımızı ilgilendiren konu hakkında neden kanun teklifi verdiğimizi açıklamış olacağız. Bilindiği gibi Türkiye bir deprem ülkesidir. Geçtiğimiz yıllarda meydana gelen merkez üssü Kahramanmaraş olan ve 6 şehirimizi derinden sarsan depreminin yaraları hala yeterince sarılmadan neden biz bu kanun teklifini verdik? Önce bu duruma bir açıklık getirelim. Bu kanun teklifinde esas amacımız, depreme dayanıklı olan binaları ve evleri korumaktır. Kesinlikle ve kesinlikle fay hattı üzerinde olan, başta deprem olmak üzere sel ve benzeri doğal afetlere karşı direnci olmayan binalar kanun teklifinin kapsamı dışındadır. Meclis çatısı altında bulunan tüm Milletvekilleri de kendi bölgelerinde bulunan yapıların ve bu yapılardaki imar ve ruhsat sorunlarını bilmektedirler. Kendi bölgelerinde, kendi seçildikleri vilayette imar planlarının ne denli yapılıp yapılmadıklarını bilmektedirler.”
*Ülkemizde yaklaşık 10 Milyon bağımsız birimi ilgilendiren bu sorunu ne yapacağız?
*Bu yapıların tamamını yıkacak mıyız?
*Yoksa bu yapıları kentsel dönüşüme dahil edip, o vakit gelene kadar ekonomiye mi katacağız?
‘Barınma haklarına kolaylık sağlamak, hak kayıplarının önüne geçmek bizlerin görevidir’
Günümüzün ekonomik ve sosyal şartlarını göz önüne aldığımızda, bu yapıları kontrol etmeden, denetlemeden, sağlam olanları da körü körüne yıkmak demek, bireysel ve milli servetin zarar görmesi, yok edilmesi demektir. Ekonomik şartların zor olduğu, kira fiyatlarının gün geçerek artmaya devam ettiği, kiracı ve ev sahiplerinin karşı karşıya geldiği, mahkemelerin ev sahibi ve kiracı davaları ile kilitlendiği bir dönemde, en temel ihtiyaçlardan biri olan barınma hakkını sağlamak ve çözüm üretmek zorundayız. Sağlam olduğu ispat edilen ya da ispat edilecek binaların yıkımını istemek doğru değildir. Dolayısıyla bu sorunu sadece eleştirerek bir yere varamayız. Çözüm önerileri ile vatandaşların barınma haklarına kolaylık sağlamak, hak kayıplarının önüne geçmek bizlerin görevidir”
“Türkiye Büyük Millet Başkanlığına sunduğum ve ilgili komisyonlarda bekleyen kanun teklifimize yönelik eleştirilerden biri de, bu kanunun denetimini piyasa da bulunan yapı denetim firmalarının acemi yeni mezun mühendislerine verilmesi endişesini taşımasıydı. Ancak, bu yasanın denetimini çevre, şehircilik ve iklim değişikliği il müdürlüğünde görevli, en az 20 yıllık uzman mühendisler tarafından yapılması şeklinde olacaktır. Öncelikle Yapı Kayıt Belgesine sahip olan ve söz konusu belgenin iptali ile karşı karşıya olan vatandaşların yapılarının;
– Zemin etüt raporlarının yetkili ve deneyimli kuruluşlar tarafından hazırlanması,
– Arsanın fay hattı üzerinde olup olmadığının araştırılması,
– Mevcut binanın beton ve demir donatı sisteminin yetkili laboratuvarlar tarafından karat alınarak ve gerekli bilimsel deneyler yapılarak, depreme dayanıklılık raporunun hazırlanması gerekmektedir.
Eğer mevcut binanın üzerine; ruhsat şartlarına uymayıp ilave kat yapılmış ise projenin temelden itibaren incelenip kat ilavesine dayanıklı olduğuna dair teknik raporun alınması şartlarımızı kanun teklifinde belirttik. Elbette şu anda komisyonlarda bulunan kanun teklifimiz, ilgili bakanlıkların uzmanlarıyla, bilirkişilerle, alanında yetki sahibi olanlarla ve mağdurlarla detaylı bir şekilde görüşülerek, çeşitli öneriler ile kabul edilebilir bir şekle getirilecektir.
Biz bu kanun teklifimiz ile Ülkemizde ‘Yapı Kayıt Belgesi’ olan yapıların her türlü afet riskine karşı dirençli, dayanıklı olan yapıların denetlenip kayıt altına alınarak mülkiyet sorunlarının çözülmesi, artan kira fiyatları nedeniyle kiracı ev sahibi sorunlarının önüne geçilmesi, bireysel ve milli gelirin korunarak mali zarar kayıplarının en aza indirgenmesi ve afet riskine karşı dirençli rapor alan vatandaşların mağduriyetlerinin giderilmesi önceliğimizdir. Tekrar ifade etmek gerekirse, Yapı Kayıt sorunu sadece bir bölgenin ya da bir şehrin sorunu değildir. Tüm ülke genelinde milyonlarca vatandaşı ilgilendiren bir durumdur. Bu soruna insani ve vicdani olarak bakmamız gerekmektedir.”