Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Vekili Prof. Dr. Doğan Aydal, 2003 yılında yasalaşan ‘İkiz Yasalar’ olarak bilinen “Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme”nin Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit ettiğini söyledi.
Aydal, bu sözleşmenin imzalanmasında MHP ve AK Parti hükümetlerinin rolünü vurgulayarak, sözleşmenin ülkeyi federal bir sisteme hatta daha da ileri giderek bölünmeye götürebileceği uyarısında bulundu.
“Türkiye’nin üniter yapısına zarar verebilir”
Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Vekili ve ARGE Başkanı Prof. Dr. Doğan Aydal, yazılı açıklamasında şunları söyledi:
“Kamu tarafından ‘İkiz Yasalar’ olarak da adlandırılan “Birleşmiş Milletler tarafından 16 Aralık 1966 tarihinde imzaya açılan ve Türkiye Cumhuriyeti adına 15 Ağustos 2000 tarihinde New York’ta imzalanan “Medenî ve Siyasî Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, 04.06.2003 tarihinde 4868 numaralı olarak kanunlaşmıştır. Yasa 18.06.2003 tarihli ve 25142 sayılı resmî gazetede yayınlanmıştır. ‘Türkiye’yi üniter yapısına zarar verebilir, bölebilir’ endişesiyle 2000 yılına kadar hiçbir hükümet tarafından imzalanmayan sözleşmeyi imzalayan Hükümet MHP’nin de ortak olduğu ANASOL-M hükümetidir. Kanunlaştıran Hükümet ise AK Parti Hükümetidir. Orijinal adıyla “INTERNATIONAL COVENANT ON CIVIL AND POLITICAL RIGHTS” olan kanunun birinci bölümünün ilk üç maddesi;
3.Bu Sözleşmeye Taraf Devletler, bu Sözleşmeye taraf olanlar da dahil olmak üzere, Kendi Kendini Yönetmeyen ve Güvenliğini sağladığı Bölgelerinin idaresinden sorumludur, kendi kaderini tayin hakkının gerçekleştirilmesini teşvik edecek ve Birleşmiş Milletler Şartı hükümlerine uygun olarak aşağıdaki hususlara saygı gösterecektir.
şeklindedir.”
“Bu kararın ülkemize yüklediği bedeli halen ödemekteyiz”
İkiz Yasalar’ın bazı maddelerinin, özellikle de “tüm halkların kendi kaderini tayin etme hakkı” maddesinin, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit edecek şekilde yorumlanabileceğini savunan Aydal, “Bu kanunun ilerleyen bölümleri daha vahimdir. Bunları gördükten sonra 2003 yılında yine AK Parti hükümetince imzalanan ve kara mayınlarımızı kaldıracağımıza dair taahhüt ettiğimiz kanunun sebeplerine daha farklı yaklaşmak ve yorumlamak mecburiyetindeyiz. Sadece bu kanun gereği mayınlarımızı kaldırmamız sonrasında sınırlarımız kevgire dönmüş, yaklaşık on milyon mülteci Türkiye’ye bu sınırlardan geçerek girmiştir. Bu kararın Ülkemize yüklediği ekonomik, siyasi ve sosyal bedelleri de halen ödemekteyiz.” Dedi.
‘Cumhur İttifakı 4868 nolu kanunun ülkemize vereceğiz zararın farkında mı?’
‘Bu bağlamda akıllara takılan ve rahatsız eden bir çok sorudan aşağıdaki bazı soruları sormamız gerekmektedir.’ diyen Prof. Aydal, şöyle devam etti:
-Güneydoğu ve Doğu Anadolu projelerinden neden önemli yatırım sesleri artık gelmiyor? Gabar ve Kato dağlarındaki petrol yatakları için neden 2022’ye kadar beklediğimizi bilen var mı?
-ESPOO ve AARHUS sözleşmeleri kanunlaşırsa bizim “Sınır Aşan Nehirler” olarak adlandırdığımız ve dağıtımında hükümran olduğumuz suların dağıtımını “International Rivers-Uluslararası Nehirler” olarak adlandıran Avrupa heyetlerince yönetileceği ve Fırat’ın Suriye çıkışından itibaren İsrail’e bile pay ayrılacağını bilen var mı?
-Özellikle AARHUS kanunlaşırsa Doğu ve Güneydoğu’da yapılacak yatırımların bölge halkının mahkemelere müracaatı sebebiyle durdurulabileceğini acaba kaç kişi biliyor?
-Yukarıdaki anlaşmaların ve 4868 nolu kanunun ülkemize vereceği sosyal, siyasi ve ekonomik zararlarının boyutunu Cumhur İttifakı acaba tahmin edemiyor mu?
-AK Parti Hükümetinin 16 Nisan 2017 Referandumunda sözünü ettiği “Eyalet” sisteminin Ülkemizi önce Federatif bir sisteme, daha sonra bazı bölgelerimizin kaybıyla sonuçlanacak bir sonuca götüreceğinin farkında değiller mi? Bu söylemlerin 2003 yılında kanunlaştırdıkları 4868 numaralı kanunla bağlantısı var mıdır?
-Son zamanlarda İmralı’dan çıkarılıp Meclis’te konuşturulmak istenen PKK terör örgütü başkanına “umut hakkı” gibi sözlerden bahsedilmesinin 4868 nolu kanunla bir ilgisi var mıdır?
Ülkemiz, ‘kim kime ne söyledi, ne söylemedi’ gibi kısır tartışmaların arkasına takılmayıp 4868 nolu kanunun bölücü etkilerinden nasıl kurtulacağımızı araştırıp, alternatif, yapıcı bir siyaset üretmelidir.” ifadelerini kullandı.