YAHUDİ MESELESİ-2

Yayınlama: 17.12.2024
A+
A-

Yahudi meselesi olarak adlandırdığımız yazı serimizin ikincisi olan Sürgün sonrası Yahudilerin hayatı hakkında yazımıza devam ediyoruz.

Sürgün sonrası Yahudiler gitmiş oldukları memleketlerde küçük yerleşim yerlerinde İsa(a.s) öldüren kavim olarak tanındıkları, bilindikleri için hayatlarını rahat bir şekilde idame edemediler. Küçük yerlerde insanlar kolay tanınır, kimin kim olduğu bilinir aksine büyük şehirlerde insanların birbirini tanıması zordur. Bu sebeple yahudiler büyük şehirlerde yaşamaya başladılar. Büyük şehir insana ticaret ve tahsil imkanı verir. Yahudiler küçük muhitte kalıp toprak ile uğraşmış olsaydı belki de bugün ki haline gelemeyecek ve beynelminel bir hal alamayacaklardı. Bu minvalde Yahudi aileler hem ticaretle uğraşıp zengin oldular hem de tahsil dolayısıyla filozof, siyaset adamı, hukukçu olma imkanı kazandılar. Sürgün sebebiyle ufak yerlerde tanındığı için oturamayan yahudiler büyük şehirlerin imkanlarından azami şekilde faydalanmışlardır. Bu hususla birlikte bölünmüş aileler olmaları tüm dünyada beynelminel bir varlık haline gelmelerine sebep olmuş, kiminin Paris, kiminin Londra, kiminin Berlin gibi Avrupa’nın çeşitli şehirlerine yerleşmeleri ticari hayatın getirdiği çevresel faktörler, dünyaya dağılmış olan yahudilerin menfaat sağlayacağı geniş bir ortam sağlamıştır. Yahudiler dağılmış olan akrabalarının bu durumlarından faydalanarak Avrupa’nın büyük şehirlerinde zenginlemişlerdir. Yahudilerin kuvvetlenmesi ve yükselmesinin bir diğer sebebi sürgün gittikleri Orta Çağ Avrupasında ki devletlerin, devlet görevinde ve askerlik alanında onlara yer vermemesidir.Yine bu sebep de yahudileri ticaret ve tahsil hayatına yönlendirmiştir. Paranın, tahsilin, ilmin silah olarak kullanılacağının farkında olan Yahudiler bu durumu batıl davaları uğruna menfaatleri doğrultusunda değerlendirmiştir. Muharrif olan Tevratta yeryüzünde ki bütün altınların sahibinin kendisi olması emredilen Yahudiler, ticari hayatla birlikte zenginleşmiş daha sonra bankerlik ile iştigal etmeye başlamış, sanayi devrimiyle birlikte hammadde, pazar ve para ihtiyacı hasıl olan Avrupa’ya para temin ederek bankerlikten banka sahipliğine yükselmiş ve ilk bankaları kurarak faizi de kurumsallaştırmıştır. Yahudiler sürgün korkusuyla kendini güvende hissetmediği için parasını nakitte tutmuş bu sebeple piyasaya hakim olmuş, parayı silah olarak kullanmıştır. Oturdukları yerde milletlerin parayla kanını emen yahudiler bu gücün getirdiği şartlarla dünya hakimiyetini tesis etmiştir. Yahudilerin dünya hakimiyetinde ki ikinci silahı Felsefedir. İnsanlığı alçaltan, fıtrata aykırı düşen ne kadar düşünce varsa bunların menşei Yahudilerdir. Sürgün sonrası Orta Çağ Avrupa’sında devlet kademelerinde ve askerlik alanında yer verilmeyen yahudiler bir çok alanda tahsil görmüş, bunu da yine batıl davaları için kullanmışlardır. Freud, Karl Max gibi insanlığı uçuruma sürükleyen düşünce yapısına sahip felsefecilerin aslı Yahudidir. Bunların fıtrat bozan düşünceleri de yahudiler hariç bütün milletleri etkilemiş, yeryüzünü ifsat etmiştir. Yahudiler batıl olan davasının galebesi için sürgün gittiği ülkelerin siyasi yapısını kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendirmiş, parayı kullanarak devletlere faizle borç vermiş, siyasetçileri parayla satın almış, sosyal yapılarını ilim ve felsefe yoluyla bozmuş, 1948 yılında İsrail kurulup sürgün hayatları son bulana kadar elindeki gücü insanlığın zararına kullanmıştır. 1948 yılı İsrail’in kurulması ve sonrası için diğer yazımızda görüşmek dileğiyle.

Yazarın Son Yazıları
21.06.2024
31.05.2024
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.